Düşen YaprakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yeşilin birçok tonu, iğneli yapraklar, doğanın heykeltıraşlığında bir yontu gibi duran netameli bütün bu kayalar... Kayaların üzerinde yaşamın sivri dişli ayak izleri ve her biri ayrı bir öykü yazdıracak kadar çizgi çizgi… Ah bu derin yaralar kaderin ta kendisi… Biz de ıssız ağaçlar gibiyiz. Bizim de var eteğimizde kuzgun rengi kayalar. Bu tekinsiz kayaların memnuniyetle omuzlarına aldığı, uzak ufukları kendine yakın etmeye çabalayan, gökyüzünü göğsüne sığdırmaya çalışan diyor ki : "Biz bir oyun ya da kumar oynamıyoruz. Ne de rus ruleti! Her düelloda düşenden önce düşürenin düşeceğini çok iyi biliyor, ıssızlığa ve bu ıssızlığın içinde kulağımıza çığlık atan o çok sesli sessizliğe şükran duyuyoruz."
Hidayet DAL (Bir Gezginin Kadrajında Gördüklerim) yine söndü şehrin ışıkları, yara derin umut yok artık. daha öncede görmüştüm; çocuk ölüsü böyle sevmeleri. bu yüzden bile isteye, derin bir yerlere gömmüştüm kendimi… buz gibi soğudum kendime üşüdüm… bir can içinde bu kaçıncı ölüm! bu kaçıncı irkilerek uyanış! kim uyanmak istedi ki! kim yırtıyor benim kefenimi? yine söner şehrin ışıkları, yara derin umut yok artık. çıkar candan koskoca bir parçam titrerim gülsüz gülüşe uyanarak yana döne düşer yine dalımdan daha vefalı dediğim bir başka yaprak... Hidayet DAL/ Can Sokağı Lambaları |