Sayrı aşksayrı aşka inancım yok kılıcının ucu dokunur geçer küflenir eskir gülüş tenimde bir vuruşluk canı vardır öyküsünün içinden yıkılmıştır merdivenleri pörsür yırtılır o günler takvimden bir anı kalmaz kalbimde dikeni acıtan oysa ne çok yıpratmıştır eskiden yalnız düşlerde var olan gözler dilime dolanmıştır anlamsız sözcük ıslatmıştır evimin önünü o kâğıttan yapay yağmurlar dua ettiğim de olmuştur birlikte bir bardak çay içmek için ya da onun sevdiği bir şey içmek salaş bir yerde kuru sandalyede yeter ki duruşuyla kursun oyunu o çocukça duyguların ormanı konuk alsın sarayına artık böyle sevdalar kaldı mı bilmem daha başlamadan ölü bütün çiçekleri zehirli ilk dokunuşta ölür arı yakınına yaklaşamaz kelebek bilmem cinsiyeti olur mu aşkın öyle daha başlangıcında erkek.. 25. 10. 2015 / Nazik Gülünay |