Günün Aidatı, Gerçeğin Sızısı...
Sonra baharlar bilirim,
Yorgun argın umutsuz...* Ellerime yazdım her geçen gün eriyen zaman izlediğim gölgeler... parmak uçlarımda zonklayan hazin bir mektubun göz bebeklerine yüklenişi gibi zorunlu... En çok anlattığımızdır konuşmadan olan gözlerimin içinde gözlerinin sorusu... Bir bilet talihsiz güne... onlar bilmiyorlar yeterince kendimin içinden geçenler kim duyarsa ona anlatacağım... bir çocuk sürüsüyle beraber yaklaşacağım onlara eğer hissederlerse, şu içimdeki düzeni. onlar sanki yokmuşlar gibi... bir pencerenin ağzında yatsı vakti giden gidiyor işte ölene kadar kendimle konuşacağım... İrkildim bir esaret gölgesi durdukça duran dünyaya tükürdüğümde geri döner.. yaklaşıyor uzun bir rüzgar çölü birbirine katacak sarı yayılacak örtünsen ne fark eder.. aşağılara inerken gök kuşlar serzenişteyken bir kaç güne sığabildi mutluluk tam ortasına koydu beni.. Ellerime yazdım her geçen gün eriyen zaman izlediğim gölgeler.. şeffaflık yanıltır tüm bildiklerimi.. İçimde dolaşır uç uca bağladığım rüyalar seni sevdiğimde kalkıştığım işler gibi, cüretkar... Müzik olup gelirsin içeri, seni duyar bir kuş gibi uçmanın verdiği tüm heyecanlar. Bir ev çevrelenir senin gölgelerinden , ve seni ikameti seçerim ruhumun , kaldığı müddetçe kalkıştığı işlerden pişman olmayacak... İçimdeki harflerle seni büyütürüm ay bizi bakar eteklerinde gümüş sancı .... ortanca mutluluğumda işte yine deniyorum metaneti ne kadar sussam o kadar parça düşüyor Gümüş dolu ay... bir çiçek saksısında kanıyor öykündüğüm çiçekler sana bir müzik vermeliyim... |