BOYUNDURUK...
Ne yazsam suskunum
güllerin izinden çoşkun dağılırım kendimi toplarım kendi yapraklarımdan kanatarak ... Aslında üzülmüyoruz biz ölülerimize kendimize üzülüyoruz o boşalan alanın içinde kendi yalnızlığımızı görürken kendi kendimize çarparken aynada durmadan... aslında üzüldüğümüz şey geride kalmak gidenlerin arkasından bir rüyanın seyircisi gibi kendini izlemek ,kendine şaşırmak kaygılanmak ödeneceklere aslında sizin ardınızdan ağladığımda korktuklarımı sabitliyordum bir bir yerde duracak ağır bir taş gibi tüm çektiklerimin içinde ölümün yüzleri geriye kalan kalın bir tortudur içimde kalan içimde yaşayan ... Ölüm elinde dev tırmık hasat etmeye gelen bir töre ağası gibi umursamaz ... küllerin haddi hesabı yok geçmişte ellerim insan yanığı sarı bir artık kalır geride tuttuğum yerlerin heryerinde... Resmi bir canavarın ümmetinden içimde bir alan var boyunduruğa uyan tırnakları yenmiş bir hürriyet gibi defolu uçan sürüsüyle gökyüzüne... |