Zakkum
Yaşadıklarıma göre az bile delirmiştim
aklımda konuşan şey susamak aklımda bir fantazi ve kuşkulanmak bir kurt gibi kemirgen bir kuş gibi uçurtkan kendimle ilgili bana benzeyen ölümün kaç katlı bir bina olduğunu kim bilebilir... yokken şimdi sen o kağıtta seni düşünüyorum ... sana verdiklerim sevinsin bedeninde bir taş atılıyor göğsüm kırılıyor yazdığım tüm eski düşünceler aklıma geliyor... Bir rüya gördüm gecenin sessiz harflerinde biri vardı orda bana baktı yürüdü yolları aynı benim gibiydi ama değil sanki bir kahve falının içindeydim görüyordum geleceği. Baş kesiğinden birşeyler boşalıyor Ön tekerin sürdüğü bir arka teker içime dolacak işaretledim sokaklar aynanın karşısında duruşum öptüğün sokak başı... utanın şimdi yaptığınız ihanetten... yalanları dinle havanın sezgisiyle göğsümde yatışmayan birşeyler kabul ettiğim ağlak bir macera ve yol katederken gördüğüm herşey tuhaf kadersiz ve yaşama dair... yalanların ortaya çıkışı arkadaşım elinde yüreğinde sözleri beni öldürmüş farkındamı aksadı gün kalıplaştığımız şekilde güldüm onayladım kafeste kendi iç örgülerimde yitiş... belkemiksiz güvence içinde şüpheyle kıvranan ayna yüzümün yarısı koğuş yüküm sırtımda uykusuzluktan tutkusuzum zamanı akıtan kumların içinde sapsarı tuzundan yanıyorum genzim kainatın cehennemi... |