Kangren Kanatlarım
bir mendilin ucunda öldürürken zamanı
her kadın kendi için büyütür aşka yasaklanan kelimeleri dudağındaki elvedanın yüreğime düştüğünden beri yokluğun kılavuzluk eder rüyalarıma unuttum bu kaçıncı şiir bu kaçıncı seni dileyişim düşe kalka düştük acısı çokça yakan bir geceye soğuk bir mevsimden geçerken düşlerim unut dedi sabahın ilk ışıkları unut unut ki ! güneş sokaklara sürüklesin aklında kalanları unutmak isteyen kim ki dedi yüreğim söylesene? ateşe vermeden unutulur mu hayaller inadına çakılır insanın beyine gidenin ardı sıra ezber ettiğin geceler acıtmak istercesine, kendini eklersin anıların üstüne göz kapaklarından şehirler düşer kapı arkalarında inilti neden ? yoksa avuçlarım mı küçük geldi dualarımızın büyüklüğüne düşlerim gün eksiği yarımlığım sen üveyliğimi vura vura yüzüme tanrı mıdır? koynundan atan bizi bir damla gözyaşında biriktirdim seni kırgın kırgın indirdim yanaklarıma tüm düşleri bir notaya nakşetmek senin marifetindi tek cümlede aşktan gitmek parmağımda senden kalan bir izde delirirken kelimeler biliyordum bu bir kaçıştı yüreğimin içinden derinlere gizlenen kırık yüreğimin sargılarını titreyerek çözerken bir kadeh şarap bir pınar olsaydın içimden alıp götürseydin seni şehir çöplüğünde açlıktan ölen düşlere tek şahidimdi gölgeler rüzgar yine öfkeli koparırken annesinin ellerinden toprağı iner dem dem şarkısı kulaklarıma çoğul hasretim düşerken tekil yalnızlığıma eylül dil verir şiirlerin tanrısına yine kalemimden düşüyorsun satırlara tatsız tuzsuz geliyor yazdıklarım bil suskum utancımdan değil sevgilim bir çığlık koparsam susturamazlar ki bendeki seni helal et düşlerimi helal et rüyalarımda sana aşk diye sarılışımı helal etki kalemime takılıp kalmasın şiirlerim inerken denizin ayakları kızıl sabahın koynuna masallarım eksik alıp gittin yarım yamalak düşlerim özlemler sürüyorum bileklerime sigaram son nefesini verirken kül tablasında gözyaşım vefasızlık eder yuvarlanır yanaklarıma dilim döndüğünce anarım seni biliyorum silkeledin yüreğinden beni yine de isyan ediyor yokluğuna dilim sancılı ne olur sus deme bana dinlemiyor kalbim seni anlatırken sabah serçelerine anladım yıldızsız bir gecede dilek tutulmazmış sevgili soluğuma takılırken jilet kesiği bir isim bir isim takılır aşkın boğazına artık herhangi bir sayfada yazım hatası gibi düşeceğim satırlara halen kırgın yüreğimin sana koşan adımları cesaretsiz hıçkırığım karışırken şarabın tadı ekşimiş dudaklarıma seni sayıklıyorum yine hissediyor musun seni ellerimdeki güz yangını anla hissederim dün akşam düştüğün aşkın acısını besmeleye hasret haykırışlarım yaktık yıktık kül ettik farkındayım eskisi gibi değil hiçbir şey haddimi aştım yine bilirim artık bir yara izi bile değilim yüreğinde ölmüş dünlerim, doğmayı unutmuş yarımlarım yine de sızlatır içimi ben düş/süz bir akşamın kasığında kısır ellerim umut yangınlarına çıra şehirler yıkık naralar yuvarlanırken sokaklara ben vaz geçmedim kovuldum ardına bakmadan gidenin ardından içim ağrıyor hala gözlerimden inen yaşlara inat g-el gibi seslendim sana g-el gibi git dedim g-el gibi git Şiirimi güne taşıyan sevgili arkadaşlarıma ve seçki kuruluna sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum |