ÇAMUR BULAŞIĞI
emanet değildir yüreğim bırak sende kalsın sevgilim
ihtimal gidişini suçlayacak baklaçiçeği gömlekli adamlar kara bulutlar çekilir gökyüzümden cenazeler mezarlık arar yüreğimde dik başlı vapurlar kalkar yokluğuna bu kentin caddelerinden çekiliyorsun içimden tüm okyanuslara inat gözümde boğulan birkaç damla göğsümdeki çocuğun hıçkırlarını bastırıyor acır çilelerim yaralanmışım gibi biraz kırgınım sanırım çırpınır sana gebe rüyalarım doğum sancısı kan kaybı düşler gösterir aklıma düşlerim hastalıklı, düşlerim yaban içimde bir kadın ağlar, ağladıkça küserim kimsesizliğime kahkahalarla gülüyorum kendime işte böyle öleceksin diyorum işte böyle bir aşka çıldıra çıldıra gözlerin devrilecek ardına ellerin çılgınca titrerken şaşıracak zihnin, ağlamaklı devril şimdi sol yanımdaki boşluğa gitme diyemem sevgili kandırıyor artık serap gördüğüm koridorlar kırgın kader çizgilerim yüzümde dağıtırken saçlarını deli bir rüzgar alıp gidiyor sana yazdıklarımı düşlerime düşen çiğ damlaları bedenimde uyuşukluğun gitme demez dilim sadece uzar bakışlarım iniltili hallerim bir iğne ucunda unutkanlaşıyor dertlerim omuzlarım tedirgin, titreyerek tenime değerken beyaz bir gömlek saçlarımda seni üşüyorum hezeyan zamanı şimdi kıvrılıp kapatıyorum gözlerimi saçlarımı okşuyorsun işte nefret kokuyor ellerin yok olup giden dokunuşlarına senli düşler düşüyorum soğuk demirde üşüyor bileklerim seni anlattığım takvimler yılgın duvarlar kirlenmiş küfürlerimden adına sağır kulaklar çalıntı şiirler düşer aklımdan alıp gitmek isterler seni kendi sokaklarına bağırır, çıldırtırım zihnimi tanımadığım harflerde bıraktığım dilime isyan ederim uyanır sesler arasında bulanıklaşır zihnim uçurumun kenarında bak içimdeki çocuk seni yuvarlıyor boşluğa titriyor hıçkırıklarım özler çocukluğum annemin bir damla sütünü ayaz çekmiş yaralı ellerini yeniden sana yuvarlanırım beti benzi atık ışıklarım ölgün sarı masamda senin adına vurulmuş izmaritlerden yine senli fallar tutarım... dört kitaba bir şiir yazıyor ellerin gözlerin biraz akıyor biraz titrek acıma bana aşk acıtmaz sevgili sadece kanatır seveni parmak uçlarında karıncalanan kalem içli dudak ucunda ince sızı bir hezeyan ve harflerimiz ayrı çelmeler takıyor çığlığım damarlarıma güneş kanaya kanaya çürütürmüş geceyi yatak ucumda sen yine susuyorsun aniden kesiliyor diliminin sözcükleri çalkantılı firari cümleler koklatırlar kısa seans aralıklarında koynumda ölüm yüklü gülüşler bırakırsın duru kağıdın bekaretini bozuyor kelimelerim aklım sana düşerken ben iniltili dur diyemeyecek kadar kısır dilim delirsin ölüm haykırmalarım herkes tedirgin halim hal değil bilesin eksik yazılmışız tanrının listesine kaşlarımın arasında ar damarım titrek şah damarımda yürüttüğüm esmer bir k/adın silik bir gölgenin adına düşürüyor bedenini sen gözkapaklarımda çoğalırken ben ay kadar tutulmuştum sana bugünde gecenin nöbetçi kimsesizliğine yalnızlık yürüyüşü yaptı ayaklarım bakma bugün hüzün çılığım duvarlara mutluluğu sıvamayalı çok oldu şimşekler yoklarken kapımı yok çağırmıyorum adını tutulur penceremde ay ayaklarımda deprem çöküntüleri damladın ya gözlerimden içeri o günden beri içimde onulmaz bir hal eteklerimde çamur bulaşığı yırtık düşlerimin sancısı ayaklarımda gölgelerde silikleşen bir esmer kadın keşke dur gitme diyebilseydim sana diyemedim işte diyemedim ağladım tüm gece bende kalan susturulmuş bir azılı yara sensizlikse ayrılık Azraillim sende kaldı düşür benim ardıma gölge olurum baldıran gecelerde yokluğuna ŞİİRİME NEFES VEREN SABAHAT KARA’YA SONSUZ TEŞEKKÜRLER ŞİİRİMİ GÜNE TAŞIYAN TÜM DOSTLARA VE SAYGIDEĞER SEÇKİ KURULUNA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM |