Ölü Kuşlarında Cenneti Var mıydı?
giden gitti
kapatın kapılarını şehrin anlamı yok beklemenin göç eden kuşları içimde çalkalanan bir kadından çalınmış bakış adamın ayakları dalgalandırır suları dalgalandı dalgalandı geride kalan hayatı çalınan bir kadındı sahibini arayan hikâyelere rastladım sesiz sokağın kuytusunda terk edilmiş yaşanmamış kimse sahip çıkmıyor kimsesizliğine sessizliği bozarken bir adamın öksürük sesi bombaladı yalnızlığına saplanan gece aklını boşaltın aklımın şehirlerini parçalanacak şiirlerim dağılacak harfler sözlerin efkarı dağlanacak kaçın boğacak mürekkebim şiirlere saklanan adamı sivil askerler tutuklarken suskunlukları bir adamın gölgesi ayak sesine karıştı korkuttu korkular kimse sahip çıkmazken gidenlerin ayak izine düşer içine sol yan sızısı sever toprağı dağılmış gülüşleriyle patiska çarşaflarda eskiyen gönül ağrıları nefesi öksürük çığlığı yurt ediniyor üzünç evinin merdivenlerini adamlar sonbahar kanar, gider kuşlar başkalaşır mevsimler yer değiştirirken sen başkalaşırsın başkaları gibi bambaşka satırlar satırlar acısını alıyor yüreğin içimi içinde unutup gideni kekeliyor yüreğim kendi yarasını yalar yürekte yürüyen kadınım küçüldükçe küçüldü bir nota bir silgilik kalır canım artık karalayabilirsiniz üstümü ayakları gitti elleri gitti yüreğim son şarkıyla bitti .ağır bir çocuk karanlığı kaldı korkutan aşkı ve ayrı yörüngesinden hikayesinden sevişmeler utanarak düşleri uğurladı hep düşündü ölü kuşlarında cenneti var mıydı yabanlaşıyoruz birbirimize koca bir yabancılık çöküyor gözlerimize ellerimin aynasından korkuyor gözlerim hey yabancı uzatsana ellerini göğüs kafesimden içeri yüreğimi bir kere sıkıp bıraksan ölüp kurtulacağım da hadi biraz cesaret sadece Şiirimi Şiir Yapan Nefesime Nefes Katan Sebahat’ıma Teşekkürler |
Tebriklerimle
Saygılarımla
İsmail Yılmaz