BİZ ÇOK ÖLDÜK YA SİZLER/dağın fermanında çocukluğunu bilmeden büyüdüler tam kanat çırpacakken hayata kırıldı kanatları toprağa düştüler/ “kızgın damarlarından akan kan, bulaştı yüzüme kan kardaşım unuttun mu bizim çamurdan misketlerimiz vardı bu çirkin demir bilyaları kimler verdi eline bu kaçıncı sınama/ yapma yapma yapma görmez misin elindeki kardeş kurşunudur vurma kardaşım vurma yolculuk vakti değil, bizi erken yolculama “ boşuna gümbürdemezdi bu gök çığdı arkası mutlak dağların fermanı buyruk ne analar, ne bebeler yitti gitti bu yolda geçmez, geçmeyecek acıların nasırı… doya doya görmeden, ışığıyla gülmeden ezip geçti günü silindir gece yaşamak mecburiyetten ibâret sadece “kan yerde kalmayacak” diyorlar kan yıkanır da genizde kalır kesif kokusu yaşamdan caymış uykuya tok gözlerde artar kara toprak sevdası “acınız acımızdır” demek boş lâftır beyim hani doktorlar bi lâf ediyolar “ağrı eşiğin yüksek” diye sizinki ondan herhal damlarımız gibi, bizde her şey düşük belki de bundan sebep, ölümle boy ölçüşemedik… zorla ölüme yatırılanlar bizim çocuklarımız bu araf bizim a n l a m a d ı n ı z beyim, sizin hiç çocuğunuz şehit olmuş muy du? ıslıkla geçmez bu korku geçilmez taze kazılmış topraktaki tümsek ve yeni yontulmuş tahta kokusu varın gidin bakın beyim oluk oluk kan içiyor toprak kör sağır duruşunuza haykırıyor altında uzanmış fidanlar “siz bir fidanın kesilirken gözyaşlarını gördünüz mü? biz çok öldük bayım biz çok öldük ya sizler ya sizler!?...” Hâdiye Kaptan (c) - Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsicilerine aittir. |