Gözde güz gölgesisabırsızdın, nefesine su bekleyen tohum gibi görmedin dönüşsüz gidişleri dil dehâsı sen büyüttün aklının yalanındaki efsunu vuslata kanmak isteyen yüreğin yordamında yaslandığın yalan duvarı, taşıyamadı seni ne çok mendil, ne çok liman biriktirdin çarkların narasıyla, yüzün eksik kaldı sularda kapandı ilkyaz kapısı saçları kesilmiş söğüdün cılız aksinde bir hazan ağrısı sessizlik, sokakların bekçisi yok sabahların sıcak merhabası şafağında öldü gün, siyaha döküldü ışıkları dillenmeyen günahın ağırlığı dünün, bügünün, yarının durur acının sabrındaki gizli ağıtta kapatmadın geçmişin kapısını vicdan ağrın / iç kavganda boş bağışla(n)malar kendi kendini hapsettin içine için ,bahçelerin kış yalnızlığında yaşam fukaralığı o ki, en tabii korkudur ölüm taşı daim mat düşer başkaldırının gardı seyreyleyen gözlerde, o keskin gerçek harlı ateşleri yakar evlerde “dünya bir han, bizler yolcu” bütün mümkünleri mümkün kılmak can yükün/ de sensin pay ile payda mutlak vardır yeni mevsimlere zaman eksik dallarına tutun, içinin yol(u)culuğunda bil ki, cennetle cehennem gözündeki ateşte hakkındır bir bağış/la serçe yüreğini u n u t m a, sürmeyecek bu yıkım, bu buhran ömrünce gözdeki güz gölgesidir yalnızca Hâdiye Kaptan |
Okudukça içim içime sığmadı adeta. Nasıl? ve ne güzel yazıyorsunuz sayın Hoca m. Hayranlık ve kıskançlık damarımı kabartan bu harikulâde şiirinize tebriklerimi bırakıyorum. Günümün Şiiridir. Takdir ve saygılarımla. Sağlıcakla kalınız, vesselam...