/şiddet sarmalında çizilen bir hayatın resmi/I---- Gözlerinin içinde flüoresan bir kurnazlık ve bakışlarına değince aydınlığı, karanlık bir sokağın loş ışığı oluveriyorsun. tıpkı tanrı gibi egemen bir güç olmaya çalışırken her taraftan kısıyorsun. sanki elinde bir makas, kavramışsın ibrişimden bir iplik kese kese biçiyorsun, oysa yaptığın şey şekil vermek, şekil vermeye çalışırken onlarca kaderi biçtiğinin farkında bile değilsin. işte senin yaptığın bu kurnazlık, tanrının vermiş olduğu iradeye benziyor ne yazık ki İrade ve iradenin özgürlüğü nasıldı? Tercih yapma özgürlüğü ve sonra onlarca baskı Bu nasıl bir seçimdir bende anlayamadım. Bütün meşakkatlerin topyekun saldırıya geçtiği andan söz ediyorum yani cellatların adam kollarken tebessümle enselerinden vurmasına benzetiyorum bu iradeyi biraz da . düşünebiliyor musunuz? tam da gülerken vuruyor. Tanrının işlettiği sistemin adı bu. Tıpkı bu celladın gözlerinin içindeki yaldız yanılsamasıyla Bire bir örtüşüyor sanki. İkinizde öldürmeyi seviyorsunuz Gülerken kumpas kurmayı Habersiz mayın döşemeyi Ansızın gölge gibi adamın üzerine çöreklenmeyi Öyle iyi beceriyorsunuz ki Sizin gözlerinizin içine kusura bakmayın insanca bakamıyorum. Çünkü insani hiçbir değer görmüyorum Kutsi bütün içtenlikler sanki çekip alınmış Ve sanki bir ceset gibi bütün içiniz boşalmış. Ve Şimdi bana gelip de bu saatten sonra maval okumayın sizin riyakar yüzünüzün içinde onlarca ceset var ve bu cesetlerin kanları dudağınızda, kimi öpseniz öldürüyorsunuz, Kimi öpseniz bir kumpas lekesi bulaşıyor. Ve bu yüzden endişe ile yaşamak kaderimiz oldu. Her gün sokaklar da yürürken Rovelve seslerinin yeryüzünü sesiyle kendi karmaşına bölerken ölenler ve vurulanlar sizin kıçınızın altında gizlediğiniz beş kuruşluk çıkına hiç gittiklerini ve bunu keyifle izlediğinizi de çok iyi biliyorum. Her gün bulvar ve caddelerin kaldırımlarına düşen sessizliğinde yürürken Bir şehrin ve bütün şehirlerin teslim olduğu Yürekleri görüyorum. İnsanların karşıdan karşıya geçerken Durmadan arkasına bakıp Bir kumpas bülteni ile karşı karşıya kalmak istemeyen kalplerini Kulaklarımla dinliyorum. Kulağıma gelen sesin nasıl bir acı verdiğini biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz. Yüreğim kopacak gibi oluyor Bu nasıl bir eziyet diyorum Bu nasıl bir zülm diyorum. Şaşırıp kalıyorum Ağrı ve tendürek gibi yalnızlaşıyorum Cudi gibi puslanıyorum Ve Gabar gibi öfkelenirken Ağzımdan miadı tükenmiş Küfürler boşalıyor Ne tanrı kalıyor Ne de kendini tanrıya benzeten sözde iyilik sahibi bu kahpe adam. II--- Sabahın dokuzu Gözlerimi uykunun kadim yolculuğuna gömerken Uzun namlulu bir adam yanıma yanaştı. Usulca bir sedire oturdu. Bakışlarında bir kasvet vardı Bu adam kimdi? Azrail miydi? Yoksa kendini delikanlı zanneden Bir orospu çocuğu muydu? Doğrusu sessiz bakışlarından ürkmüştüm Bir an vurulacağımı zannettim Biraz cebelleştim Sonra kan ter içinde uyandım.. Her tarafım ıpıslaktı Sanki dersin çölün ortasında kuruyan bir güldüm Yanıyordum,cehennemin sıcaklığı vardı üzerimde Taburede duran bir bardak suya sarıldım hemen Bir dikişte içime çektim. İçim yine yangın yeri Dinmeyen bir fırtına Bir bocalama Ve bocalamanın sonunda Bu adam kim dedim Neden usulca yanıma yanaştı? Beni nerden tanıyordu? Beni nerden biliyordu? Beni nerden takip etmişti? Bilmediğim sorularla yüzleşirken Sadece aklıma gelen vurulmaktı Öldürmek gibi aciz bir niyet vardı sanki Kim bilir uyanmasam belkide öldürülecektim. Ve bu fotoğrafı bir yerden tanıyordum Tanrıya benzeyen biri vardı ya Durmadan adam kollayan Tıpkı tanrı gibi herkesi punduna getirip Ya kendine esir bırakacaktı Ya da öldürecekti. İki seçenek vardi yani Yaşamak için. Ya beni kabul edeceksin Ya da öleceksin. İnsanların bugün kabul etmediği şey bu Teslim olmak Teslim olmak biz insanların ruhunda yoktu Yaşamak bir haktı çünkü Bir istikbaldi Bir istiklaldi. Doğmanın süre gidecek bir neticesiydi Bunu bizden kimse alamazdı. Şimdi her gün bu endişe ile yaşasak bile, Tanrıya ve ona benzeyen bütün adamlara inat Kendimizi ortaya koyacağız.. Biliyoruz ki Öldürmek ve vurmak Acizliğin ta kendisiydi. Eğer acizseniz Gelin vurun diyorum. Bizim alnımız Benim alnım hep açık olacak. 3 ağustos. |