kör yolcuların güncesihey hayat! dağların ne çok yüksek senin yolların hem patika hem de oval bir yuvarlaklık hani nereye dönsek ve nereden yürüsek düşeceğimizi hesaplıyorsun bu nasıl bir hesap bilmiyorum ama sende içinden çıkamıyorsun. içinden çıkamadığın bir yolda yolu görüyor musun yoksa izliyor musun durmadan buradan yürüyenleri. acaba ne düşünüyorsun? hangi tezgahın peşindesin? kimi düşüreceksin? ya da kimi ansızın iteceksin? içinden çıkamadığın bir yolda bazen vicdanın sızlıyor biliyorum bazen de sinirleniyorsun sinirlenince hata mı yapıyorsun yoksa tahammül edip usulca bekliyor musun? bak her gün insanlar ölüyor kimi şu patikalarda yürürken kimi de oval kerpiçlere takılıp beynini un ufak edip kanın o korkunç kırmızılığını badana gibi yüzünde görüyor. görüyor musun bütün bu olanları değil mi? görmüş olmalısın hani ben görmedim bu senaryodan haberim yok da diyemezsin. şimdi biz nasıl bir hayatın içindeyiz bu durumda. çatlak kaldırımlarda yürürken parke taşlarının arasına sızmış mayınlı sulardan nasıl haberdar olabiliriz ki pat diye şimşek gibi yüzümüze serpişen bu mayın döşemeli tuzağın bin bir parçaya bölünen küçücük saçmalarını yemememiz mümkün mü? mümkün gibi görünmüyor çünkü her gün,her an sekip düşerken ölme ihtimalimiz var bu ihtimali sen düşünürken acaba hangi faktörleri hesaba katın da yollar hep böyle engebeli ve ölümcül oluyor. ve şimdi biz nasıl yaşayalım da takılmadan yürüye bilelim. ya da öyle bir ihtimal var mı yok diyorsun biliyorum. yok diyorsun. ve sonra; ’’’öleceksin,öleceksin,öleceksin bu yollarda hep tezgah var’’ hep tezgah var’’ 3 temmuz.. |