- Göğsümde karıncalanan kelebekler-Kimse silmiyorken akan yaşı gözümden, Seni senden beklemek hainlik olur. Karanlık bir gece de yıldız saymak gibi Unut/mak sonsuzluğa küskünlük olur.. - Göğsümde karıncalanan kelebekler- Kanat altı çekerken ruhumu müsait bir yere, Kafamın içinde tası tarağı atmış bir yeni yaş kutluyorum.. ’’Can çıkıyor huy çıkmıyor’’ diyenlerin eğriliklerinde, ’’Sabır taşı olsa çatlardı’’ hür cümlesine talih uyduruyorum. Tüm ölmemişler namına tüm ölülere, sessiz bir gittim gönderiyorum..! Unutma altı üstü bir bardak su vereceksin, -Ben kuruyorum sen çözeceksin.. -Demirden sözlerin ağırlığında göçebelik- Haykırıp ve atlayıp cümlelerin içerisinden, Aradan çekilmiş laflara takılıcağım her an ki gibi. Birbirimize en çok benzediğimiz yer de düşüceğim yere, Sen gülüşünü hediye edeceksin en güzelinden bahara, Ben ölüşümü mahşerleyeceğim ayak bastığın toprağa.. Unutma altı üstü bir avuç toprak atacaksın, -Ben üşüyorum sen kapatacaksın.. -Hüveyda bir hevesle nefeslenmek incinmiş benden- Kim tutuşturdu son sigaramın ucunu bilmem, Benden beter yanıyor ve dumanlanıyor bu kez.. Ucu zehirli bir oktan şifa bulan ciğerlerim, Şüphesiz biriktiyor en temiz solukları kavuşmaya.. Esen rüzgarın tedirginliği düşüyor parmak boğumlarıma, İçimde çağlayan kor alev yakıyor hücrelerimi, sarılamam sana..! Unutma altı üstü bir fatiha’ya nefes biçeceksin. -Ben yanıyorum sen üfleyeceksin.. -Cüzzamlı bir adanmışlık vedalarım ah ile çatlamış- Rengini hangi tufandan aldığını bilmediğim bu aşkın, Sol gözünün haresine yüklediklerimle, Seni çöle döndüreceğini beni öldüreceğini bilseydim, Yine de düşerdim yığın yığın kapına..! Kendi katilim ol/ur/dum.. -Bu tecrit yangınında gözlerim kızarana dek tutuşmuşum, Sensiz görmediğim hayırların günahlarını ben işlemişim gibi, Haviye uçurumlardan düşüyorum rüyalarımda.. Genzimde yanık bir tat uyanıyorum sürç-i lisanlarımdan. Unutma altı üstü bir ateşte sen yakacaksın. -Ben gidiyorum sen kalacaksın.. ’’küs durma güneşe; ki gölgende saklanayım gün gibi.. vuslatı mahşerledim efkarımdan tutarsız.. kavuşmak hürriyetle sorgusuz sualsiz, bir geçmiş dün gibi vebalsiz..’’ İsmail Yılmaz.. |