Aşk-ı Hazîran ..
Bir Haziran akşamıydı seninle
karşılaşmamız Kalamış’ın kerpiç duvarlı konaklarının gölgesinin vurduğu taş sokaklarında ilk sarılışımız masum bir çocuğun annesine sarılışı kadar saf ve temiz güneşi kıskandıracak kadar da asildi gülüşlerimiz yağan yağmurun yeri öpmesi saklamak içindi göğsümüze sığmayan kalbimizi rüzgar saçlarını tararken dalgalı denizlerden masallar biçilirdi, o zamanda sokak çeşmelerinden aşk damıtılır, aşk içilirdi. şarkılar henüz kirlenmemişti ilkbahar sabahına güneşle uyanılır, kalbin aynası gözlerde bakir bakışlar, saflığını kaybetmeden saklanırdı. mutluluk.. sevgiliyle bir külah dondurma, yada yazlık sinemada Ayhan Işık’a bir kez daha âşık olmaktı. korku.. sevgiliyi elde tutamamak değil, evdekilere yakalanmama mahâretini gösterecek kadar cesur olmaktı. sevgi.. sevgi neydi..? sevgi emekti. gözyaşı karışmış dizeler yazıp, kurutulmuş bahar çiçekleriyle süsleyip, hasretle saklanan mektuplar yazmaktı. pişmanlık.. yârin dizleri yerine taşı yeğlemekti gölgelerin günahını bile, kendinden bilip saklamak, bir sevda uğruna bir ömür ağlamaktı.. |