2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
850
Okunma
boylu boyunca uzanıyorum
solumun soluğuna
elimde ölü bir kaç dal ağrı
belime inmiş saçlarımın yağlı urganı
dansa kaldırıyorum yalnızlığımı
topuklarımı vura vura dünyaya
koca kırmızı bir ayrılık
kara saçlarımda gül açmış
kim korkmuş ölümden
hangi tesbih tanesinden saçılmış sabır
ve daha hangi kağnı ağırlığında
yollarına asfalt dökülecek umutların
kanım ağrıyor
kanım ağrıyor
kırmızı bir nehirde ıslanıyor yanışlarım
akşam şimdi
ezan akıyor minarenin taş oluğundan
baş vuruyorum boşluğumun kıblesine
amin diyorum
amin dileniyorum
bir kadın geçiyor gözbebeklerimden
sarı filesinde üç beş karanfil
ağzında damla sakızı bir dert
iç çekerek geveliyor ömrünü
kursağına dizilen yılları patlatıyor umarsız
ben ve İstanbul
ve yuvarlak bir fiskosun
dantel örtüsünde
içiyoruz kahvemizi titrek ellerimizle
yine döktük gündüzü geceye
demlene demlene ölüyoruz dostlar
biraz kaçak mutluluk
bir tutamda bergamut
katıp içeceğiz yoksulluğumuzu..
. .
bir fincan daha ?
5.0
100% (1)