SÜRGÜN FİRARİ
Bir kavganın güzelliğinde tanıdım seni
Tek bilek Arslan gibi bir yürektin Yedi başlı yezide kafa tutar Zülfikar kılıcından daha keskindi sözlerin Korkunun değil zaferin bayrağını taşır Kalplere nakış nakış umudu işlerdin Benim avazım Benim nefesim atıyordu sanki sinen de İşte o gün kutsadım sevdamızı Çünkü sen bendin Yasa dışı gördüler Sığmadı bağnazlığın kitabına Irakların sürgün firarisi oldun Kendi öz iklimin de Kaçak göçek her gelişinde Toprak kokuyordun tepeden tırnağa Ellerin zulme karşı çelikten nasır Saçın sakalın habersizdi yüzünden Yaşlı bir özlem akıyor Buruk bir sevinç okuyordum sözlerinden Ayakların çimen Tenin çam kokulu ormanların Rayihasını taşıyordu burnuma Başımı yasladığımda İzmarit kokan parkanın Kim bilir kaç mahşer gecesi yaşadığını Düşünüyor Düşündükçe tütün basıyordum yüreğime Veda ve ölüm eşdeğer işte o anda Kaybolurken zifiri de Bakakalmak gölgene Ardın sıra izini sürmek Bir bulut sessizliğin de başında hale Aydınlatmak isterdim yolunu Şimdi hangi dağlar mesken yalnızlığına Hangi asi çiçekler karşılıyor seni Görürsen bir yaban menekşesi Gözlerinin elifine göm beni Özlüyorum şimdilerde Her kaçak çay yudumunda Burcu burcu kokun demleniyor Kana kana seni içiyor Geleceğin güne sabır taşı döşüyorum Çoban yıldızım Kimsesizim Çocuk gülüşlerini Selamını koy ay ışığı bohçana Dileğim olarak Düş artık gökyüzünden avuçlarıma Dilek USTA |