ayak üstü arabesk sayıklamalaruçuruma yazıyorum artık her şiiri şuaranın duyum eşiğine sarısına eylülün; ter ve şehvet kokan usulca aralansın diye gizemin perdeleri adınla başlıyorum her sabah hayata ölümse imgenin ayrılığa durduğu anmış senden sonra maverada diz çökmüşüm yıkılmışım leylican.. gidersen annesiz kalırım demiştim gittin geceyi örterek titrek öksüzlüğüme gül de esirgiyor artık soluğunu manolyalar küsmüş bir de krizantem çiçekleri ayın da yarısı tutsak bu gece alıp gitmiş başını bahçıvan şakağı acıdan kararsız bir çocuğum artık öyle yadırgı bakma bakma nolur leylican sığın şimdi felsefeye gitarların mistik tellerine sığın ve unut tebessüm isteyen renkleri şehrin kasıklarını göm asi gözlerine şiirde unut perçemi kanlı çocuğu elbet uçurtmalara yataklık eder uçurumlar ve elbette yürek mumuna teslim olur rüzgarlar ne de olsa vefa denince dağ gelir akla İHANET DENİNCE İNSAN kırdın beni küstürdün gözlerimi zeytin dalı hançer yedi leylican dövün şimdi ve yol saçlarını hicranın suların bıçkılanmış ezgisini söylesin gözyaşların çağır bütün imgeleri çağır kırık ezgilerini gitarların ki saçlarında umudu saklasın şiir ve çağır bütün mısralarını şairlerin; anladım ki en çok seslenirken acizdir insan ve anladım ki zamanın yankısız çehresidir ömür dediğin belki bulur aksini bir yerlerde sesin hangi kırık ezgide akort bulabilir ki tenin ben susmuşum erinme sen giderayak şarkı söyle madem gittin güle güle leylican nasıl yakışırsa bir çocuğun ağzına anne sözcüğü öyle sayıklayacağım gözlerini yine de hiçbir sağanakta ıslanmaz gül kurularım nasıl sevimliyse bir fahişenin ağzında ilahi bir tebessüm ve nasıl küserse Allah’a bir insan ben de öyle küsmüşüm işte öyle leylican…. |
müsadenizle facebook sayfamda paylaşmak istiyorum şiirinizi