Zamansızların haliÜşümüş kirpiklerinden düşen su buharlarına inat Mah yüzlü bir ayrılık türküsü dolanan dilime küstü yıllanmış bir şarabın kekremsi tadıyla ayrıldım kokulu mumlar salonundan mümkünse ağlamayalım bir ömrü dışından anlamaya çalışalım bu dünya eski dünya değil anladım manası kalmadı hüzünlerin gerdanlarını yakıyor kolyeler efkarlı beyaz güvercinlerin kendinden geçiyor kapalı her kapıdan öfkesi baldan tatlı yiğitler aklı çıkıyor düşünde düşünenlerin olur olmaz her şeye inanmayalım aşk olmazı oldurur iman edelim yaşamak incili bir kutu elimizden düştü bir anda kayboldu sahilde gül kurusu akşamlar bozkırda leylakları kuruttu ne yapsak boş ne söylesek virane yıkılıyor kelimelerimiz ardı ardına kareli okul defterlerinde kalan bir tek o sözü unutmayalım hafıza gönlün incisidir koparmayalım o halde küllerini savurup çıktığımız yangın sabahlarından arta kalan acı suyu tükürelim sokaklara nefret ile kalmasın öfkesi kimsenin ayrıklara dair derleyip toplayalım kalbimizi ve bir cevher edasında emanettir diyerek bastırıp bağrımıza saklayalım kim bilir nerede ve nasıl bir zamanda çıkıverip köşe başlarından sokaklara haykıralım biz bunu hak etmedik biliyorsun Tanrım |