0
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
275
Okunma

Üşümüş kirpiklerinden düşen
su buharlarına inat
Mah yüzlü bir ayrılık türküsü
dolanan dilime küstü
yıllanmış bir şarabın
kekremsi tadıyla ayrıldım
kokulu mumlar salonundan
mümkünse ağlamayalım
bir ömrü dışından anlamaya çalışalım
bu dünya eski dünya değil
anladım manası kalmadı hüzünlerin
gerdanlarını yakıyor kolyeler
efkarlı beyaz güvercinlerin
kendinden geçiyor kapalı her kapıdan
öfkesi baldan tatlı yiğitler
aklı çıkıyor düşünde düşünenlerin
olur olmaz her şeye inanmayalım
aşk olmazı oldurur iman edelim
yaşamak incili bir kutu
elimizden düştü bir anda kayboldu
sahilde gül kurusu akşamlar
bozkırda leylakları kuruttu
ne yapsak boş ne söylesek virane
yıkılıyor kelimelerimiz ardı ardına
kareli okul defterlerinde kalan
bir tek o sözü unutmayalım
hafıza gönlün incisidir koparmayalım
o halde küllerini savurup çıktığımız
yangın sabahlarından arta kalan
acı suyu tükürelim sokaklara nefret ile
kalmasın öfkesi kimsenin ayrıklara dair
derleyip toplayalım kalbimizi ve bir cevher edasında
emanettir diyerek bastırıp bağrımıza saklayalım
kim bilir nerede ve nasıl bir zamanda
çıkıverip köşe başlarından sokaklara haykıralım
biz bunu hak etmedik biliyorsun Tanrım
5.0
100% (2)