Aramızda Yalnız
eski zaman aynalarında
bulanık bir acıyla uyanır düşüm hiçbir anıda ansızın değilsin bütün kargaşamda böyle upuzun ayağımı attığım uçurumun sonunda yine o aynı kendim... gözümün takıldığı an dipsiz kuyu hiç ölmeyecekmiş gibi uykusuzum boyaları dökük bir romandan indim yapraklarının karıştığı ikindisizliğe hüznüm uzun...yağmurumdan korun... şehirler sensizliğiyle birbirine benzerdi o zaman şimdi bensizliğiyle de benziyor bir de iki defa eksilttik ya dünyayı bir defa bile ölemedik bu yüzden ölüm yaşayanların bahanesi ayrılık bizim bahanemiz adlandıramadığımız zamanda kaybolduk ya bu yüzden kaybolduk uzun kısacık ömürde... günün hay huyu içinde ellerim terli uçurtma yıllarımdan kalma bir umutta kirli bir mecburiyetin adıydı sensizlik bir pazar günü bir kasabaya uzaktan bakar gibi acırken yalnızlığım... sığındığım yalnızlığın tınısıyla sayıkladığım fısıltısız bir uzayı kaplayan bir evren türküsüydün sanrısız yanılgısı sadece kendisi sonrası büsbütün en doğrusu bana bakan yanları çocukluk günlerinin... "hiçbir yağmuru tam yaşamadım bütün yağmurlar aklımın sana gittiği anlardan eksik" "ama önce bulutlarımızı tümleyelim işe gözyaşlarımızdan başlayalım: sen hep yanımda ol ve hiç ağlama ve bütün yağmurları geriye dönük birlikte yeniden düşleyelim"... "aramızda yalnız bir duru göl kalırsa üzülme o kalplerimize ağlamadan bakabilmenin gerekçesidir insanın kalbi en acımasız mezardır ya... birlikte yeniden düzleyelim"... Kağan İşçen |