Çok yaşlı bir zaman sarayıYaz bahçelerinde çocukluğunu bulmak gibi gülüşün Yeşil bir elmaya ortak etmek yokluğunu Aynı salıncağın koynunda düşmek uykuya belki Özlemek yarını çok Kendinden geçerken yokla kalbini Bak bu yol ikimize böyle uzun İçimin ağrılı güneşi Kazdığım kuyuların suları sığ,İçimi buruk Bi sana utanmasız bi sana arsız Dili aşkımın… Dilim dilim dilenen, bilenen kör bıçak Adım sürülsün kalemimin ucuna Ve aklının namlusuna Yüzümün orman örtüsü gözlerin Ağzıma balını bırakma mevsimi Susuzluğumdan geçtim nehirlerini Susuzluğum geçmedi Bütün kapıları aynı şehre açılan Çok yaşlı bir zaman sarayı içim Zeytin karasından tara saçlarını ve göm Dudağımın uyuşuk iklimine Omzumun tüm ağrısı ellerinde kalsın Kalbinin ağrısı, göğsümde Ellerimi birleştirdiğimde alnının göğü işte Etimde zamanın sızlatan dişleri Ağzında oyalanan birkaç sözcük Kal, sırası ile gitmiyorki kimse Su olup yürüsem toprağına Yaseminler kırılsa dudaklarımda öpünce Şuncacıkdır canım al, ölümün koynu serin Şimdi ordan bi kuş kalkarsa kanadı bize değsin |
Tebrikler.