6
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2182
Okunma
hayli ağır içim
yorgunum da epey
yoruyor insanı
tramvaylara
iki kişilik travmayla binmek
kaybettiği nikbinlikle birlik
yorgun cümleler gibi
gözün o noktada oluyor hep
taşması muhtemel bir bardağın ağzı gibisin
havadan bakmak kadar görünmez
suya hasret dudaklar kadar latif
dolu bir boşluktan ibâret cüssen
sadece
çek-çekli bavullar gibi taşıyorsun kendini hafif hafif
ne zaman denize doğru yürüsem
ne vakit sebep/siz üşüsem
bir sahafta alıyorum soluğu
ne çok bilge ölmüş
ne çok bilgi çürümüş diyerek
yaşam, verdiğiyle yetinemeyenleri öldürürmüş meselâ
zaman, rotası yazılmamış manifestoymuş meğer
vazgeçemediğin tercihin adıymış aşk
ne kadar özlese de
bir çıplaklığı giyinemezmiş insan
diz bükermiş gölgesi bile
beyaza basınca şakakları
kar kaplarmış sönünce kafesin feneri
"ne şenlik kalırmış bahçede
ne eski heyecan"
solgun papatyalar gibi
"hayat"denirmiş
yanaklarını okşayan ılgın rüzgârların delirip hırçınlaşmasına
"yağmur kesildi" bulutların gökle uzlaşmasına
"ayrılık"
koyduğun bir noktanın giderek uzaklaşmasına
aslında öyle çok şey var ki, söylenesi
yazmak gereken eskiye dâir
lâkin susuyor şehâdet parmağımı kaldırdığımda cümleler
bir yaban sancıyı
ne kadar basarsa bağrına işte yalancı hükümler
bildiğin yüzükoyun bir öksüzlüğe sokuluyorum işte
belki anlarsın diye
satır aralarına
bol bol virgül koyuyorum
bol bol gül!..
( Deniz Uzuner’e teşekkürlerimle)
ToprağınSesi
.
5.0
100% (12)