ÜRKER SES/SİZLİĞİMresimler solduğunda düşerse gülüşlerin yüzüm yüzünde eksik kalacak dudağımda gülümsemem nefesimde acıyan sensin susuşum sensizliğimize her akşam sana türküler yakarak kara çaldım acımın alnına ihanet ederken içimdeki kine sırtından vurdum hasretimin birliğini seslendim ağladım nefesimi unuturken penceremde agız dolusu kustum sanki seni ağlamaya utandım da kin dedim gözyaşlarıma ruhum sızarken toprağın karnına yüzüne yüreğime mevsimlerin üstümden geçip gittiği pespaye bir gülüşüm şimdi şurada pencerem kanatlarım yanık gülüşlerimde bir kış bahar solgun yüzünü dayamışken pencereme beklemiyorum gidenin gittiği mevsimde gelmesini sormayın ellerimin çatlaklarını sular hep dar geçitlerden mi geçer anlamam kuşlar gelmek için mi gider anlamam şiir kuyusundaki imge ölülerine dua edenlerini ellerim üşümeye yeminliyken ellerim korkak sürerken dudaklarıma cehennemi inler yokluğuna üşümelerim ağlıyordum aşkı kana bulayan her şeye inat söz verirdin sormuyorum güneşin koynundan ç/alıp ateşi sadece tenime bıraktığın ateş dalga rüzgar ve maviyi taşırken şiirlerime rüzgar senin göç ettiğini fısıldar şiirleri düşür satırlara derdin düşürme kalemini ardım sıra derdin söz verdiğim gibi yazmıyorum artık sen bu yazdıklarıma bakma kalemimle dertleşiyorum sadece çiçekleri küstürüp ba/harın dizlerinde aşkın ayak izleri yüzümüzde uyuttun ya içimi hayaller seksek oynar ömrümün duvarlarında mezar taşlarının karaltısında ararken sensizliğimi göğsünün penceresine vursaydın sen vazgeçilmiş evlerin basamaklarında duraklayan ayakların ağır adın boş bir satırın başlığı ne olursa olsun kuşlarını yolla bana dökülsün yanın yanıma renkleri silip ellerimden seni bırakıp gökkuşağının saçlarına sadece hatırlamak için şafak vakitlerine çizdiğim çizgiler kayboldukça duvarların soğukluğunda eksik vakitlerim yorgun koridorlar voltası eksik ürker sessizliğinde korkularım şair satır aralarına gömmeseydi seni şiirler kusacaktım adına kalemin siyahlığında o zaman bir kez daha o zaman belki hatırlardın irkilirken gece bir yağmur damlasının gürültüsünde dilim çatlar sukun eder bulutlar ne zaman gelin etsem bakışlarımı ya sen düşürürsün ya tellere takılıp kalır yüzümüze vuran kapılara vakit gitme vaktidir dedin kendinden her şeyden sokakları atıp ardına dudaklarıma yaralı sözcükler bırakmasaydın eğer kal diyecektim susturup zamanını sonra son bir tutunuş ellerine tüm satırlar sallanırken depreminin eşiğinde uzun bir susturucunun arkasına gizlenmeyecekti yalvaran yüreğim önce buruk bir gülümseme bırakmamalıydım seni yolların serseri ruhuna adın döküldü, şiir sökülürken bir infilaktır satırlarım yer yüzünden semaya ve gittin özlemeyi özlediğim şehirlere gitme demek bile nafileyken bırak aklını yüreğimin al duvaklı yanına içimde hapsedip bırakmaya korktuğum nefesim derdim sana geçip giden saatler zaman sus diyordun sus ve konuşmuyordum geç kalmış mutluluklara sahilinden çekip söz verdim ya sana susuyorum duasız dualarım sürgün ellerim ve sana hasretim ağlama diyordun sus ağlama geçecek derdin geçecek değişecek Sayın Remzi Kurnaz beye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum şiirime dil olduğu için Saygılarımla |
Uzaklara baka baka dalıyor olmalısın
Sessizliğinden ürküyorsan şiir yazıyorsun
Mürekkebin deniz...
Martılar eşlik ediyor
Kıpırdanan dudaklarından çıkan şarkıya...
Bazen bir şiirden bir şiir, bir şairden bir şair ilham alır, ki ben de bu şiirden çokça etkilendim.
Yüreğine sağlık, gönlüne bin bereket olsun