Tutaste ile Heyveron VIIceset kokularını temizleyen rüzgar , okşadı sokakları , dağları , yolları gökyüzünden alacaklı bakıyorken tüm kuşlar duymadı insanlar sulara akan göz yaşlarını vardı öteki kayıp diyara Heyveron . Sürmeli gözleri çay bahçelerinde dolanır dağların yükseltilerinde tulumun sesi derindere sularına karışır sisli bir bulut karşılar Heyveron’u ayağının altına serilircesine kayıp diyarın kokularını getirir. Heyveron ; ’’ Ne çok benziyoruz birbirimize Tutaste İkimizde bir noktada durmuşuz sanki Sen Kamilet vadisinde , Ben Hasankeyf ’te Avuçlarımızdan akıyor ab-ı hayat . . ’’ Tutaste ; ’’ şehrin karanlık duvarlarına asılmış tumturaklı bir çiçek kokusunda yürüyoruz sümela manastrında çocukluğumuza paralel dik yokuşlu merdivenlerden bir geçmiş zaman zafiyetiyle gözlerin dalar taa uzaklara Taş duvarların, tuğlaların ve uzun yolların dilini koparan Hangi zamana dokunsan Kemiklerin ve gözlerin alev alev olur ’’ Heyveron ; ’’İleriye doğru çözüldükçe anılar İşte bir kere daha, bir kere daha o uzun Çıktıkça bitmeyen Çıktıkça daralan Umudu boğan kör merdivenler Yeminlerine bağlı korkuları Duvarlara nakş etmişler. Ölü kardelenler giydirilmiş bu merdivenler Meryem ana hüznünde ağlıyor sanki. ’’ Tutaste ; ’’Benim bir yanım Karadeniz , Bir yanım Kürdistan Bir yanım Anadolu Bir yanım İstanbul Bu asil kentin En işlek ve kalabalık caddesinde Çocuğun biri mızıka çalar Rize’de Bir bulut düşer peşime, Yağmur öper tenimi İstanbulun en işlek pera caddesinde Çıplak ayakla dans edebilirim Aynı anda asılır kirpiğime bir ağıt Gözyaşlarımı Dicle’ye dökebilirim Lazca ellerinden öpe bilirim anaların Kürtçe sarıla bilirim kadim diyara Bir bileğim karanfil kokar Diğeri tandır İkiye ayrılmış bedenimin mutluluğudur Ve hüznü de farklıdır Dicle bulanır Fırat öfkelenir Karadeniz dalgalarıyla dindirir acılarımı . . ’’ Renas Tutaste |