1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1354
Okunma
’’ bu susuşlarınız ölüm uykusumu ?
yok biz ölüyüz, bizi yalnız bırakın deseniz anlayacağım .
anlayacağım neden sustuğunuzu ,
anlayacağım neden korktuğunuzu ,
anlayacağım neden ölü sessziliğine büründüğünüzü .
onlarca yiğitleri bağrından çıkarmış bir toprağa hükmetmişiz asırlardır ,
asrılardır var olduğumuzu kantlamışız Lazona’da .
yok edilmek için , yok oluşların sınırlarında dolaştırılmışızda ,
kimse bizi o uçurumdan aşağıya atamamış .
böyle sessiz kalışın ,
böyle içine kapanık oluşun ..
neden susarsın ?
bak gözlerime !
bahtımın karası gibi olan,
o kap kara gözlerime bak !
adı dahi konulmamış kaç savaşlar gördü bu gözler ,
bir çift karagözüm ben .
bir çift bahtımın karası gözlerimle ,
akan binlerce masum insanlarının kanlarıyla ,
Lazona’nın taşlı ve dik yokuşlu yolları ziftleniyordu .
bir kaç deccal fikirli kişiler yüzünden ,
Lazona’da, insanlığın anıtı yıkıldı ..
her dilden konuşan ,
her dilde ağıtlar ve türküler söyleyen insanlığın mabetleri yok edildi .
Lazona’da insanlık adına hiç bir şey bırakılmadı . .
bak gözlerime !
bahtımın karası olan gözlerime bak !
daha adları bile konulmamış ,
kaç savaşlar yaşadı kadim toprağım Lazona .. ’’
Lazona ..
’’ serin bir gece ,
1919 katliamlarının aynı anda yaşandığı ,
aynı acıların görüldüğü ,
tüm yurdun boğazını sıkıp işkence hanelere atıldığı kara bir günün ,
serin bir gecesiydi ..
Lazona sessiz haykırışlar içindeydi ,
sesi kesilmişti ,
tarihi coğrafyası talan edilmiş ,
her şeyden soyutlaştırılmış ,
çırıl çıplak darağacına asılmış bir diyar şimdi Lazona . .
Lazona , ne tarihiyle yok edilecek bir diyardı ,
ne diliyle yok edilecek bir halktı ,
ne de yaşanılan zulümlere susacak bir diyardı .
asırlardır yaşanan zulümlere boyun eğmemiş bu diyar ,
şimdi dili kesilmiş ,
kolu kanadı budanmış ,
yüreğinin saklı bahçelerinde yaşıyan tüm halklar ,
yüreğinden sökülerek bilinmeyen diyarlara sürülüyordu şimdi . .
Şimdi bizi anlatacak bir sürgün hayatı ,
evet bizi anlatacak Zifona ,
Laz halkını anlatacak kara gözleriyle . .
alıp aklımızı ,
o suskun diyara götürecek .
O diyarda biraz konaklayacağız ,
Oradan da kızgın kumlara ,
dağlar ülkesinin güneşinin hiç eksik olmadığı
evrenin dahi aşık olduğu
doğanın tüm tanrıçalarının yurdu Lazona ,
insanlığın ilk medineyet gördüğü kadim topraklara
Kurdistan’a götürecek bizi Zifona . .
Papulya kaleminin gücüne o kadar çok inanıyordu ki
cümleleri tane tane seçiyordu
masanın üzerinde duran kahvesini ağır ağır yudumlayarak
daktilonun ’Z’ harfine basarak
yazmaya başlıyordu . .
’’ Zifona’nın gözleri ,
aslında her şeyi anlatan bir çift kömür karası gözdü ,
bahtının karası gibi ,
ömrünün sonuna kadar da takip edecek ,
bir çift kara renkti gözlerinin mercekleri .
gülüşleri, yaşamayı anlatır gibi .
tebessümleri , hayatı tüm renkleriyle kabul edişti .
Karadeniz karalara alışkın bir diyar değildi ,
kara günlere mahkum edildi o günün gecesinde .
kara renklilerin gölgeleri ardında kalan yaşamlar ve hayatlar . . .
işte bizi anlatan bir çift kara göz . .
Serin bir geceydi Lazona’da . .
Rüzgarın kasvetli esmeleri ,
bedenleri sarıyor ,
ardından derin bir titreme alıyordu tüm vücutları .
Zifona genç bir delikanlıydı ,
yaşıtlarına göre yapılıydı .
bu yüzden Lazona’nın ileri gelenleri Zifona’nın savaşçı olmasını istemişlerdi. .
Zifona kabul etmesede ,
savaşın acımasızlığını gördükçe
silahı eline almayı kabul etmek zorunda kalmıştı . .
Zifona halkının önünde yürüyen bir savaşçıydı artık ,
arkasında yürüyen halkıydı . .
Zifona’nın omuzunda tüfeği ,
belinde deriden yapılmış fişekliği ,
siyah elbiseliydi .
saçları uzundu ,
dalgalı ve önden geriye doğru yatırmıştı Zifona .
kadınlar,
gençler,
anneler,
babalar,
çocuklar
ve kardeşler. .
her renkten insanlar tespih taneleri gibiydi .
peş peşe dizilmişlerdi ,
kiminin ayakları yalındı ,
kiminin ayağında sarılı çarıkları yırtıktı ,
kiminin ayakları yara bere içindeydi . .
peş peşe dizilmiş tespih taneleri gibiydiler ,
patika yollarından geçiyorlardı . .
Zifona genç bir delikanlıydı ,
gözlerinin altları uykusuzluktan torbalaşmış ,
yüzü hisli , dalgalı saçları dağınık haldeydi. .
Papulya orta sıralardaydı ,
Zifona’nın sevdalı olduğu yar’dı .
onun yorgun ve bitkin halde olduğuna dayanamıyordu ,
sonra etrafına baktığında
bütün bir halkın bitkin olduğunu görünce ,
vicdanı sızlıyor derin bir üzüntülere kapılıyordu .
bir şeyler yapılmalıydı ,
geriye dönülüp savaşılmalıydı ,
’’biz geldikte kaçılar’’ denilmesinden hoşlanmıyordu Zifona .
hele ki ’’korkak laz’lar’’ denilmesinde gözleri dönüyordu .
ama elden hiç bir çare gelmiyordu ,
yürüyerek buralardan çıkmalıydılar . .
sonra ordan geriye dönüp Lazona’da çarpışmak istiyordu . .
Papulya’nın gözleri ürkekti ,
Karadeniz’i taşıyan o gözlerden artık baht karası akıyordu ,
gülüşlerinde ab-ı hayat akmıyordu acı ve hüzün akıyordu .
sözleriyle dünyaları kucaklayan o sıcacık ince sesi, Lazona’da kesilmişti .
ve maviye çalan gözlerinin feri solmuş haldeydi . .
Lazona halkı asırlardır dosthane yaşadıkları kardeş ülkenin topraklarındaydılar ,
Mezopotamya ovasında gecenin serinliğinde ,
ard arda dizili tesbih taneleri ,
Mezopotamya ovasının kucaklayıcı bağrındalardı .
gökyüzüne çivili kalmış dolunay ,
Zifona’nın yüzünü öpüyordu ,
yıldızlar yüreğine dolanıyordu .
rüzgar serinliğiyle bu büyülü havayı bölüyordu .
genç savaşçılar bir arkaya ,
bir öne atlarıyla koşturarak gruba kolaçan ediyordu .
O sırada ;
Ermeni bir nine duraksayarak diz üstü çöktü birden ,
Mezopotamya’nın toprağını öpüyordu ,
Gözlerinden damlayan yaşlar ,
Sel olup akıyordu . .
hıçkırıklarını tutmak istesede tutamıyordu ,
ağlıyordu gecenin sessizliğinde hıçkırarak .
ellerine aldığı avuç dolusu toprağı koklayarak yüzüne sürüyordu ,
gökyüzüne kaldırıyordu ağır başını ,
gözleri ağlamaklı ana ,
yürüyecek hali yoktu . .
bütün halk diz üstü çökmüştü ,
tesbih taneleri bir bir diz üstü düşmüştü Mezopotamya toprağında ,
elleriyle bağrına vurarak analar ağlıyordular .
Mezopotamya tüm yüreğiyle Lazona halkını kucaklıyordu ,
Karanlık gecelerini aydınlatıyordu dolunay ,
yıldızlar bir bir ayaklarına seriliyordu sanki .
rüzgar kavurucu sıcaklığını kesmiş
yorgun düşen yürekleri serinletiyordu .
Zifona ellerinden tutarak kaldırmaya çalışsada Ermeni anayı kalkmıyordu ,
yorgunluk tüm bedenine yayılmıştı ,
yaşlı ve yorgundu .
bu acıya daha fazla dayanamadı
Ermeni ana gözlerini gökyüzüne dikip
bedenini Mezopotamya toprağına teslim etmişti çoktan . .
Gitmeliydiler peşlerinden gelen postallara yakalanmadan ,
ağlayarak , hıçkırıklar içinde ,
kardeş olarak bildikleri Mezopotamya’dan da uzaklara ,
sınırların içleri dahi artık yasaktı .
tıpkı Kurdistanlılara yasak olduğu gibi ,
onları koruya bilecek tüm savaşçılar Lazona’da kalmıştılar ,
cesurca savaştılar ,
kahramanca toprağa düştüler .
şimdi sürgün yolculuğuna düşenler,
bir başına, yapa yalnız yürüyorlar
yanlarında bir kaç savaşçı dışında ,
Dicle’nin kıyısından geçerek ,
sürgün topraklara . .
ağacın , suyun, yaşamın olmadığı topraklara doğru .
yalnız bir başına kalmış kafile,
bir kaç aydın , yazar , sanatkarlarla beraber,
yok oluşlara sürgün edilmiştiler . .
Lazona artık öteleştirilip sesi kesilmişti ,
dili bir taşa bağlanarak yokuşlardan boşluğa atılmış ,
her hareketinde aniden tepelerine çökülmüş ,
her aşağılayıcı laf sokuşlarında Laz’lara sürekli kaz kafalı denilmiş ,
diyarı sömürülmüş ,
aydınları yok edilmiş ,
tüm önderleri idam edilmiş ,
hayattan, yaşamdan soyutlaştırılıp başı boş bırakılmış Kayıp Diyar Lazona’dır. .
aynı zamanda,
bir derenin kıyısına itilmiş halktır ,
Hemşin ve Lazca dilinde ağıtlar yakarlar Lazona gecelerinde ,
duyulmaz sesleri hiç bir zaman .
Hemşinlinin Ermeni diline vurulmuştur tarihin tüm yükü ,
öteki olmuş ,
itilmiş,
aşağılanmış,
asılmış,
kesilmiş,
dalları budanmıştır. ’’
Papulya sürgün anlarından çıkıp ,
daktilonun tuşlarına basmayı durdurdu .
Malta adasında bir sandelye ye kurulmuş
kahvesini ağır ağır yudumluyordu ,
elinde kalemi ,
ve not defterine sürgün anılarını anlatan
kağıtları okumaya başlıyordu bir bir .
etrafında mavi gözlerini gezdiriyordu ..
Renas Tutaste
5.0
100% (3)