Zingerilla VIIRenas telefonu kapattığında , Heyecanlıydı , Elleri titriyordu . Yarı mutluluk , Yarı hüzün , Karma karışık bir haldeydi . Portreleri bir sergide tanıtılacaktı Farklı bir portre değildi Sevdiği kadının potreleriydi . Renas mutfağa gidip soğuk bir su içtikten sonra Çizdiği son eserinin karşısına geçip , Zingerilla’nın kara gözlerine baktı . Uzun şelale saçlarında, Parmak uçlarıyla okşar gibi portrede gezdiriyordu . Bazen ’sen’ diyiyordu susuyordu . Gözleri doluyordu . Portreyi aldığı yere koyarak , Westminster caddesine doğru yüzünü döndü . Gözleri Piccadilly Circus ’un dar ve taşlı sokaklarına takılı kaldı . Yüzünü tekrar portreye dönerek , Beyaz , dar kesim gömleğinin kollarını açarak Koltuğa oturdu ; ’’Bazen , Paramparça edesim geliyor dört duvarları . Yıkasım geliyor , Haykırasım geliyor , Kendimi öldüresim geliyor . Ve bazen de portrelerini yırtasım geliyor , Paramparça edip , Bir ucurumun kenarından savurmak , Ve seninle beraber, Kendimi de o boşluğa bırakmak isityorum . . Gözlerin , Sesin , Bakışların . Zihnimin nefesini kestikçe kesiyor . Yüreğim, aklım, ruhum, bedenim seni unutamıyor . . O dar sokağı . . O kalabalık caddeyi unutamıyorum . . Kucağımda ağır yaralı , Son kez boynuma dolanışın , Kanlı ellerinden tutup öpüşüm O cadde ortasında seni kaybedişim . Bir başımıza kalışımız koca dünyada Unutamıyorum . Bu yüzden gözlerim hep oralarda takılı kalır . O dar sokakta hain pusuya düşüşlerimiz , Beni korumak için bedenini kurşunlara dikişin .. Gözlerim hep orada takılı kalır Biliyorum Oradan çıkıp geleceksin Geceleri kuşanıp Ay yeniden yüreğine değecek Bedenin şavkıyan ışıkla yoluma aydınlık olacak Göğün iki yakası yüreğine yapışmış , Burnumda tütüyor ıhlamur kokulu tenin . Umutlarımı , Düşlerimi ellerinden tutup getiriyor yüreğime . ’’ Haykırışlarından sonra hıçkırıklarla ağlamaya başlıyor Renas . Elleriyle yüzünü kapatarak , Göz yaşları sakallarını ıslatıyor. Kendini ne kadar da tutmak istese de tutamıyor . Rüzgarın esintisiyle salonun penceresi bir anda açılıyor , Duygu fırtınaları estikçe yüreğine, Ruhu tir tir titriyor . Duyguları yürek ceplerine sığmıyor , Dolup taşıyor Söylemek isteyip de söyleyemedikleri o kadar çok ki . Bazen kağıdı kalemi alıp yazıyor , Bazen de tuval in karşısına geçip düşlerindeki Zingerilla’yı çiziyordu . Yüreğinin saklı bahçeleri Fırsat bulursa düşünmekten Yar’dan atlayacak . Mirza koltuğunda gözleri yaşlı bir şekilde uyuya kalmış , Tekir kedisi ise Mirza’nın kucağına çıkıp patilerini temizliyordu . Uyanarak banyoya gidip sıcak bir duş alıp , Mutfağa geçip sıcak bir kahve yaptı Etrafı biraz toparladı Dağınık ve gereksiz kağıt parçalarını ise çöp tenekesine atarak Tablolarını düzenleyip, Üzerlerindeki beyaz örtüleri kaldırdı ; Sergi . . . Yakın dostlarından birisi Kırmızı elbisesi sol omuzundan aşağıya doğru sıyrılmış portreye daldı Mirza’nın yanına geçerek ; ’’ Gözleri , gülüşleri Kahkaha atışları İnci taneli bembeyaz dişleri Her baharda bir başka , Her baharda bambaşka gülüşleri var yüzünde . yüzündeki ince çizgiler Yanağında ki gamzeleri İlk baharda ki, sevinci . Zingerilla’yı ayakta tutan , Sensin Renas ! İnce ve narin parmakların , Umutların , Düşlerin , Sevgin , Aşkın . . Sevgindir Zingerilla’yı ayakta tutan . Zingerilla’nın eserlerindeki her bakışları ; ’’Ben hala varım , ben hala yanındayım ’’ der gibi . Sevdan umman, umman Yüreğinde dolup taşar . Uzaklarda ki resimleri çizersin . Sessizce bakıyor gözlerinin içine , Zingerilla senin yüzündeki tebessümün.. ’’ Renas , Serginin en önemli resimler bölümüne geçerek , Etrafında toplanan yakın ve yabancı dostlarına ; Kürtçe ,İngilizce ve Türkçe ’’hoş geldiniz’’ dedikten sonra , Açıklamalar yapıyordu Serginin önemini anlamını , Uzunca bir roman gibi konuşmasından sonra Fransız kadın şairlerinden Blanche Ve aynı zamanda Zingerilla’nın yakın dostlarından , Zingerilla anısına şiirini takdim etmek için kürsüye yaklaştı ; Kısa bir alkışlamadan sonra , Mikrafonu düzeltip , Şiirini okumaya başladı Önce Fransızca Sonra İngilizce Ardından Renas Kürtçe Tercüme edecekti; ’’ Ah Roza , Cansız bedenin dahi O kadar güzeldi ki ! Gözlerin tablolarda o kadar güzel bakıyor O kadar sıcak bakıyor ki İçimiz ısınıyor Yüreğimizde güller açıyor . Kanlar içinde kalan bedenini Henüz toprağa vermemişken Melektin sanki Güneş yanığı tenin Geceleri şavkıyordu Yolumuza aydınlık oluyordun Ihlamur kokulu tenin Misk-i amberdi, cennetten gelen. Her şey yakışırdı tenine O kadar güzel dururdu bedeninde İşte bir tek şu beyaz kefeni yakıştıramadık. İnce ellerin , Narin ruhun , Gülen gözlerin ile, Uçtun evimizden , cennet kuşu Roza . Renas Tutaste |