Zingerilla IVRüyalardan geçen ruhu , Düş nadaslarından bir tutkuya , Renklerin şehvetine kapılarak , Kara gözlerini gezdiriyordu renklerin şehvetinde . Gözleri ışıl ışıl oluyor , Ay biraz daha yakınlaşıyordu yüreğine . Büyük bir mutlulukla , Ellerini yumuk yumuk yaparak gülüyordu , Ucu bucağı görünmeyen , Koskoca bir dünyaydı düşleri . Binbir türden çiçekler , Mas mavi gökyüzü , Nehirler taşlara vura vura akıyor , Her türden kuşlar uçurdu kanatlarını çırparak düşlerinden . Düşlerin haritasını çizmeye çalışıyordu ressam, Ucsuz bucaksız düşleri , Sonsuzluğa kanat çırpan . Rüyalarında çok uzaklara gidebileceği , Yerleri düşlüyordu . Bazen pencere kenarına geçip , Galata’dan Karaköy sahilini izliyordu . Kahvesini ağır ağır yudumlarken Bir yandan da tuvaline ekleye bileceği renkleri seçiyordu aradan . Anlata bilirdi sayfa sayfa , Ya da çize bilridi bir tuvale resimlerini . Ama biraz uğraşmak Biraz işi yokuşa vurmayı seviyordu ressam Daha heyecanlanıyor Daha haz duyuyor Ve daha çokta kendisi bile merak etmeye başlıyordu . Anka kuşunun kanatlarında , Bir mutluluk adasına varıyordu ruhu , Düşler nadasından bir sevda nehrinden geçiyordu . Sevda sularına kapılarak menzilleri aşıyordu , Diyarlar ötesinden geçerek , Sonsuzluğun büyülü doğasına dudakları değiyordu . Renkler valsa kalkmış gibiydi , Etrafında dolanıyordu . Deli gibi esen rüzgarlar saçlarını okşuyor , Öteki diyarın kokusunu getiriyordu . Ötekileştirilmiş diyarların sevdalarını yüreğine üflemeden geçmiyordu rüzgarlar . Ellerini iki yana doğru açtı Esen rüzgarlara göğsünü gererek , Uçurum kenarından kendini bıraktı . . Anaka kuşunun kanatlarına konaklayarak, Güneşin hiç batmadığı yerlere gidiyordu , Bütün renklerin kırıldığı noktadan geçerek Yüreği üvercinka’ nın küçücükk kalbi gibi heyacanla atıyordu Bir an yüreği yerinden fırlayacakmış gibi oldu Ve bir anda kendini gökyüzünün yedi renginde buluyordu Yılların satır aralarından bir fotoğrafı çıkarak ressam , Resmin üzerindeki tozları narin elleriyle temizleyerek Güzelliğine büyük hayranlık duyduğu aşkını , Bir tabloda resimleniyordu ’’Ahhh Zingerilla ’’ diyip, kah şair oluyordu Kah ressam ; Loş ışıklı bir oda , Radio da Elena Ledda , Radionun sesi hafiften duyulacak kadardı . Güzel bir atölye duvarları bembeyaz , Pencere önlerinde her zamanki gibi ; Mor menekşe , Sardunya ve orkide . Ressam fırçasını ince ve narin elleriyle renklerde dolaştırıyordu küçük ince darbeleriyle Zingerillanın yüz hatlarını çiziyordu Gözleri ceylan gibi , Bir zeytin karasından ateşti . Dudaklarına geldiğinde sıra ; Ressam fırçasını incelikle temizleyerek , Turuncu ve Kırmızıyı bir birine karıştırarak biraz da Bordo ekledi . Ateş parçası dudaklarını çizerken ressam , Uzun ve saçaklı sakalının arasından dudaklarını oynatarak , Elena Ledda’nın Pesa parçasından çalıyordu ; ’’Ben senin elbisenim Cildini benimkine giydir Daha ne kadar ağlayacaksın? Altından da olsa gözyaşların Bu seni kral yapmaz. Zevki yaşamak.. Seni iyileştirebilecek tek tedavidir. Bu aşka gel, Hiç olmazsa bu geceliğine. Bu gözlerin içine bak, Kaderine.. Biz sürekli giden Lakin hiç durmayan insanlarız Bir rüzgarın çivileri Adımlarına mıhlanmış... Bu aşka gel, Hiç olmazsa bu geceliğine. Bu gözlerin içine bak, Kaderine.. İspanyanın oğulları Magrip’in vadisinden içlerine çeker havayı.. En güzel peri bile kapında köle olur.. Bir şarkı söyle benim için. Ellerini ellerimde gezdir. Bırak şarkı söylesinler.. Kuşburnu, sesleri ve renkleri çizer Ellere ve ayaklara.. Hiç bir şeyi es geçmeyen korkular, Yüreğimde deliler gibi dolanır. Kalk, ve yüreğimi dinle, Kesme sözümü.. O atıyor, çünkü artık kıpırdamıyor zaman Tutku, dudaklarından gelen güneştir.. Biz ise, müzik üstatlarının yüce sesiyiz. Yatak çarşaflarının yukarısında... Asturya’nın kokuları.. Kınalı saçlar.. Ve Afrikanın gözleri.. Gecenin karanlığında Gökkubbe gibi parılda.. Öp beni, Sabah geliyor ve aşk gidiyor.’’ Ressam tuvali bitirmişti , Masanın üstündeki kırmızı şaraptan yavaş yavaş , yudum yudum içiyordu .. Gelsen diyiyordu , Gelsen yılların satır aralarından çıkarak Zingerilla, Mavi bulutların üzerinde beni beklesen . Sızsan gülüşünle içime Renklerin nadasına kapılıp Yüreğimden dökülen ışık hüzmelerinde dansa dursak Dudağımdaki özlem türküleriyle Kendi aşkın türkülerini çalsam. Kurulsak sonra bir sevda masasında Teklif etsem sana en nacizane yerimden . . Renas Tutaste |