(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
cemre şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
cemre şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ömrümün tam da yapayalnızlığa düşkün yapayalnızlıktan düşkün şu yapayalnızlığı bir düşün! çığlığının faslında.
işte bu giderayak düşmek yâr mısra avcısı dudaklarına tığ teber bir mazi… ve şâh-ı merdan bir aşkla. ********************************Aşk olsun.Çok güzel bir şiirdi.***********************
Önce teşekkür ederim ve sonra hemen akabinde beni çok yanlış anladığınızı vurgulamak isterim. Sayfanıza geldim, şiirinizi okudum ve dedim ki "işte imgeden arınmış salt şiir." Bu ifademle şiirinizi taktir etmek istediğimi vurgulamak istemiştim aslında. Şöyle bir kanaat var ve hatta bu konuda düşünce olarak ikiye ayrıldığımız şairler. Şiirde, her mısrada imge yüklemesi yapılmasını gerektiğini savunanlar ve şiiri hayatın içinden, olduğu gibi ve dümdüz yazsa dahi, şiirine deve yükü altın değerini yüklemeyi başarabilmenin de şairlik olduğunu savunanlar. Ben ikinci şıkka dahilim görüş olarak. Minik bir örnekleme yapmam gerekirse
"Haydi Abbas... Vakit tamam. Akşam diyordun, işte oldu akşam."
Cahit Sıtkı Tarancı'nın bu unutulmaz mısralarında şimdikilerin çok meraklı olduğu o meşhur imgelemeyi arıyorum, bulamıyorum. Ama bu mısralarla başlayan şiire hani çılgın çıkıp da şiir değildir diyebilir bilemiyorum. Demek istediğim o ki; yağmuru gözyaşına, martıyı özgürlüğe vs vs... benzetmeden de şiir yazılabilir. Maksat, herkesin söylediğini, farklı şekilde söyleme sanatına ve bunun inceliğine vakıf olmaktır. Demem o ki;
"Bir yerlerde bir şeyler yanlış değilse eğer Bu yürek bu canda durdukça Seni bu dünyada Seni bu dünyadan beter Seni o dün’den beri Benim gibi kim sever"
gibi bir finalle biten şiirde salt yani "duru, yalın, temiz" bir ifade var ve imgelere boğulmamış bir anlatımla işte bu şiir, şiirdir.
Sayfanıza bıraktığım, belki ifade sıkıntısı çeken cümlemin açılımı budur. Şiirinizden ne kadar keyif aldığımı söylemek isterken sanırım sizi istemeden kırmışım. Özür dilerim.
Sayın Kyrie, şiriniz yoğun işçilikli olmuş. Kurgu ve sözcüklerin dansı ve “tığ teber şah-ı merdan”la biten final de şık ve ağır durmuş , kutlarım sizi…
Sn. Altınçiçek alınmazsa pekala günün şiiri de olabilirmiş. Ama sn. Otranto’nun şiirine de kurdele verilmemiş, kurulun tasarrufu işte, ne diyelim.
…………………………………
Sayfama uğrayıp “ imgeden arınmış şiir” demişsiz ki şaşırdım! İmgesiz şiir olabilir mi sizce? Ya da “cemre” veya “aşk bencilliktir” imge midir? Bilgisi ve perspektifi geniş olanların,benim gibi yetersizlerle paylaşması sevaptır her şeyden önce.
Ben bu sitede birilerine sataşan, dalaşan, saygı ve nezaket kurallarını sınırsızlık sayan çok kişi gördün ve kendi meşreplerinde anlamaya da çalıştım onları… Ama sizin seçkinci, elit tavrınızın dışa vurumunu zaman zaman anlamakta zorlanıyorum. Bir de etkili yorumdaki harcadığı eforu takdir ederek, sn. Canbolat’ın verdiği rakamları da hiç anlayamadım, anladıysam bu ülkede şair olayım! Bundan daha ağır beddua mı olur?
işte bu giderayak düşmek yâr mısra avcısı dudaklarına tığ teber bir mazi… ve şâh-ı merdan bir aşkla.
Ben üç cemreyi öğrenmiştim yaşamım boyunca sevgili Jale suya,havayave toprağa ... dördüncünün de yüreğe düşüşünü dizelerinde öğrendim harikaydı keyifle okudum yüreğine sağlık sevgili dostum sevgiyle ve her daim sevdiklerinle kal sevgilerimle...
kyrie.. insanların içini okuyorsun.. benimkini de.. sana öyle çok edebi yorumlar yazacak bir edebiyat bilgisine sahip değilim.. ancak kendi duygularımı ve bende uyandırdıklarını anlatabiliyorum.. ama ben şiir sevmezdim... senden önce.. şimdi ne zaman yeni birşeyler yazacak.. bu defa neremden vuracak.. hangi dalımdan tutacak diye bekler oldum... bilmiyorum senin için bir anlamı var mı?
Gazoz kapağından hiç şiir okumadım ama küçükken sakızların içinden çok mani okudum etkilendim..Nazım ustanın şiirleriyle tanşma erişkinliğine erişmeden...
Pardon ne yaptım ben....şiirdi gümbür gümbür okuduğum CEMRE.....
Sizin tarafınızdan teknik olarak yazılmış bir şiir okuduğumu düşünmüyorum ama duygu akışı bakımından başarılı... Bu anlamda da Serkan Canbolat'ın verdiği çok özel emeği kutlarım ve bu eleştirisini bir dergide yayınlamasını öneririm. Ben yine de yalın ayak sözcüklerinin bitişik yazılmasının doğru olduğunu savunuyorum. TDK'ya da bu eleştirimi bildirdim. yalın ve ayak iki ayrı sözcüktür çünkü; okur, yalınayak sözcüğünü okurken yalın ve ayak olarak okuyabilir ve bence bu da anlamın kaymasına neden olur. Derdim siz yanlış yazdınız ya da doğru yazdınız değildir sayın Kyrie, derdim doğru Türkçe'dir.
Şiir, duygu işidir diyerek girer konuya bir tanıdık. Yaşadıklarınızı okura hissettirebildiğiniz sürece aşarsınız okurun gözündeki önyargıları. Şiir için kurgu, önemli bir unsurdur. Bir şeyleri aktarmak için soyunmak ve altından kalkabilmek bu isteğin. Öncelikle dirayet ister. Sonrasında sabır ister. Olmazsa olmazıdır emek. Bu şiirde oldukça sağlam bir kurguya rastlamak mümkün.
Şiirdeki anlatıma dikkat etmek gerekir. Olabildiğince geniş sözcük haznesi ile, gerektiğinde etkiyi artırmak amaçlı tekrar sözcükler ile ‘neyi aktarıyorum?’ sorununun yanında ‘nasıl aktarıyorum’u da düşündüğünü açıkça gördüğümüz bir şiir var önümüzde.
Her okur tarafından farklı bakış açıları ile görülebilecek bir şiirin ne dediğini açıklamaya kalkmak akıntıya karşı kürek çekmeğe benzer. O sebeple içeriğe bir iki cümle ile değindikten sonra teknik açıdan değerlendirmek istiyorum çalışmayı.
Konunun – ben – tarafında; şiirin başlığının önemli bir anlam içerdiğine dair önsezilerim var. ‘çimen’, ‘toprak’, ‘ten’, ‘yapayalnızlık’, ‘yaprak yürek’, ‘ıssız hazan’, ‘aramızdan sızmayan su’, ‘iki arada bir dere’, ‘aslı’lığa yürümek bu’, ‘işte bu / giderayak düşmek yâr / mısra avcısı dudaklarına / tığ teber bir mazi… / ve şâh-ı merdan bir aşkla.’… Az önce vermiş olduğum sözcük, sözcük öbekleri ve ek olarak dizelerden bir çıkarsama yapma imkanı sunuyor Şair okurlara. Top okurda şu andan sonra. Kendi payıma düşeni aldığımı düşünüyorum.
Şiirdeki ses uyumlarına özellikle dikkat çekmek gerek.
‘yalın ayak uçmak’, ‘çimen - ten’, ‘safhasında - aslında’, ‘son faslında - aslında’, ‘kavak - yaprak’, ‘ıssız hazan’, ‘aramızda koca dağ’, ‘aramızdan sızmayan su’, ‘şiir gözlerinin’, ‘yatağına kavuşan’, ‘aslında usul usul’, ‘aslı’lığa yürümek bu’, ‘giderayak düşmek’, ‘tığ teber bir mazi’, ‘ve şah-ı merdan bir aşkla’… Bakıldığı takdirde gerek sözcük sonlarındaki ses uyumu, gerek dize içlerindeki ince-kalın ünlülerin dağılımı, gerek sert-yumuşak ünsüzlerin serpilişi dizelere.
Şiir, belli bir düzen hissi yaratıyor okurda. Bu noktadan sonra hece sayılarına baktığımız zaman yine bir uyum göze çarpıyor.
yalın ayak uçmak bu - 7 çimen. toprak. ten… -5 ve huzur safhasında. -7
aslında - 3 tam da ömrümün - 5 yapayalnızlığa düşkün - 8 şu son faslında. - 5
aramızda koca dağ - 7 aramızdan sızmayan su - 8 ve bendeki yaşam - 6 iki arada bir dere - 8
-şiir gözlerinin - 5 yatağına kavuşan- - 7
aslında usul usul - 7 aslı’lığa yürümek bu. - 8
ömrümün tam da - 5 yapayalnızlığa düşkün - 8 yapayalnızlıktan düşkün - 8 şu yapayalnızlığı bir düşün! - 10 çığlığının faslında. - 7
işte bu - 3 giderayak düşmek yâr - 7 mısra avcısı dudaklarına - 10 tığ teber bir mazi… - 6 ve şâh-ı merdan bir aşkla. - 8
3 – 2 5 – 5 6 – 2 7 – 8 8 – 8 9 – 1 10 – 2
Şiirde kullanılan hece sayılarının şiirdeki dağılımını görebiliriz yukarıda. Burada dikkat edildiğinde 5, 7 ve 8 hece sayılarının şiirin ses omurgasını oluşturduğunu görebiliriz. Baştan sona seyrine bakacak olursak eğer şiir içi ses tonu ayarlamasının da yapılmış olduğuna dair kanıtları bulmak mümkün. Artışlar, azalışlar ve gerekli yerlerde durağanlık. 3’ten başlayıp 10’a kadar giden bir hece sayısında ilk göze çarpan 4 heceli hiçbir dizenin olmaması.
Şiirde bölümlerin oluşturulmasındaki ahenge de dikkat çekmek istiyorum.
Gerektiği yerlerde noktalama işareti kullanarak şiirin okunuş ve akıcılığını elle tutulur bir forma bürümüşsünüz. Bağlaç kullanımları ile üç nokta işaretlerinin ahengi takdire değer.
Şairin bunları yaparken ki düşünce yapısını merak etmedim değil. Ancak bilinemeyecek olması belki de işin güzel yanı. Kim bilir!
Yukarıda belli başlı noktalarda değindiğim başarılı şiir çalışmanızı tebrik ederim Sevgili Jale Demirdöğen.
evet Jale hanım ne diyor şarkıda '' ömrümüzün son demi sonbaharıdır artık'' ne güzel bir şey son demlerde bile aşkı yaşayabilmek.Tebrikler mısralarınız için, kaleminize ve yüreğinize sağlık. sevgiler güzel İzmire.
Bazen karamsarlık bulutları çöker ruhumuza,tam da o anlarda güneş bulutların arasından su sızıntısı gibi gelir üstümüze..üşüyen duygularımız ısınır..Güneşinizin en kısa süre de doğması umuduyla.. Saygılarımla..
"aslında tam da ömrümün yapayalnızlığa düşkün şu son faslında."
Mevsimsel bu duygular...İki ay sonra kuş sesleriyle gönlünüzü kanatlandıracak bir bahar bekliyor kapıda, demedi demeyin...Tebriklerimle...Çok güzeldi şiir..
Bir kuru aşk... yalınca üç ses işte hepsi bu; ''a ş k' Ancak bu duygu sadece o üç farklı sesin yan yana gelmesi kadar sıradan değil.. Cemre, beklenenin geleceğinin işaretleri değil midir? İşte, yaşamının hazanı sandığın bir anında kapını çalıyor aşk!.. Böylesi anlarda da kavak yelleri esiyor şiir yürekli şairlerin başında... cemre yola düşmüş.. çıkmış artık yatağından.. tini çoktan geçmiş, toprakta... akşama sabaha kalmaz tene de düşer... mısraları avlamakla kavrulan dudaklar, sevdiğine bi damla olabilmek için almış eline gürzünü... vuruyor böğrüne böğrüne.. aşılmaz denilen o dağlar aşılacak..
işte bu giderayak düşmek yâr mısra avcısı dudaklarına tığ teber bir mazi… ve şâh-ı merdan bir aşkla. ne denir ki bu dizelere güzeldi.. güzeldi... güzeldi...
aslı’lığa yürümek bu.
ömrümün tam da
yapayalnızlığa düşkün
yapayalnızlıktan düşkün
şu yapayalnızlığı bir düşün!
çığlığının faslında.
çok etkileyici ve saygın bir şiir
sevgilerimle kutlarım