yalan üzerine nasıl da yakışıyor sanki yıllanmış ihanet veya bir yılanın körpe mezara sokulması gibi ah bu aldanış bin asırdır bana musallat bir cellat oysa gülüşlerini samimi bulduğum yalnızca çocuklardı -zira melekler şeytanı taklit edemezlerdi-
ve ben ne gömdüysem kendimden önce senden sonra -gözlerine- "dilsiz mektuplardı"
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
(.) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
(.) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sesi bir uçuruma düşer mi insanın -kalbi göğe yükselirken-
Evet ,hem de nasıl düşer şiirin Çağlayan sesi,berrak ırmağı. ‘Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm Her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana ‘ demiyor muydu şair.
……………………………….
yol ayrımındayız artık bıraktım ölümün uğultusuna kendimi yüzüne çevirdim süslü sokak levhalarını otel odalarını, meyhaneleri ...ve yüzüme içirdim yüksek bir uçurumu
Bankaları,borsaları ,kuyumcu çarşıları ve neon lambalarının aydınlattığı sokaklar.. Hangisi kalabalıklar içerisinde artan yalnızlığımızı ifade eder, uçurum susuşlarımızı.
………………………………….
gülüşüm martılara simitti dün ellerim mırlayan bir kediye palto yağmurla bir ağızdan -şarkı söylemiştik- dilimde su çiçekleri gül-erken vurulur mu hiç.çocuk
gül erken vurulur belki tomurcuk mevsiminde veya gül-erken bir namlu ensesinde
……………………………………..
yalan üzerine nasıl da yakışıyor sanki yıllanmış ihanet veya bir yılanın körpe mezara sokulması gibi ah bu aldanış bin asırdır bana musallat bir cellat oysa gülüşlerini samimi bulduğum yalnızca çocuklardı -zira melekler şeytanı taklit edemezlerdi-
ve ben ne gömdüysem kendimden önce senden sonra -gözlerine- "dilsiz mektuplardı" okumadın farzet...
oysa,şaire ne dilsiz mektuplar döker sevdiğine, kendini kendi olarak tanımladığı sen’den sonraki milada, gözlerinin mahrem ve uçurum derinliklerine/saklı kente.. sen okumadığımızı söyle.biz ezberledik sayalım nokta
Gizem bulaşığı, Hep derinleri koklayan bir anlatış mizacı İnsanın önce gözlerinde uğulduyordu şiirin sıcaklığı Sonra da yüreğine alevleri sıçrarken, Birdenbire bir dinamit ağırlığı ! Ki, İçini yakıp yıkıyordu...
Öldürmek değil asıl imajı Üşüyen dil’in öz amacı Masum masum başarabilmekti ölümümüzü ! Başka ne diyebiliriz ki Şiir değil, cellattı sanki !...
Söz aramız da kalacak neyse ki; Aslında öldürmeden yaşatamıyordu, İnanın bir zem zem suyuydu Şiirin her satırı, her yudumu !!!...
“Ses uçuruma düşüyor…” “Kalp yükseliyor…” İnsan bütün oluyor Öylece ne oluyor; İnsan düşmese uçmuyor, Uçmasa düşmüyor Dünya da düşünce yükseklere çıkan can, Tek insanoğlu oluyor…
Ve sevgi bu ilginç duruma Yardım ve yataklık ediyor “Gözlere gömülü mektuplar” Hem yer de, hem gök de, Giz giz sevgi kokuyor ! Üstelik sevgilerde, Düşmek de, ölmek de Bayağı bayağı ölüm kokmuyor, Doğrusu tüm ölümler çok güzel ölüm oluyor !!!...
Gülüşleri martılara sunmak ? Gülüşleri "Simit" yerine fırlatıp onlara atmak ! Martıların ise, Martı olmalarından çok daha memnun olmak Şanslılık içinde o gülüşlerin boynuna sarılı kalmak ! Değil az şey lakin, İMGE kahramanı sayesinde oturup karın doyurmak...
Ne güzelsin öyle sen ? Ey özünde şiir gömüsü olan altın maden ! Dil konuştukça susmuş oluyor Oysa şiir, Sustukça konuşturuyor !... Ve bendeniz, Şiir başarınızı candan kutluyor !!!...
Onatça tarafından 5/12/2014 2:58:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Onatça tarafından 5/12/2014 3:08:36 PM zamanında düzenlenmiştir.
yakalayıp onu çok güzel bir şekilde
şiirleştirmişsiniz.
Sizi tebrik eder
başarılarınızın devamını dilerim.
...........