A h u- z a rkırlangıçı uykusundan uyandıran rüzgâr esiyor nar kokulu tenimden mateminde durgun sular kalkiyor dansa bulutların yerleşkesine değer keskin (y)eli bilirim bu rüzgâr ayrılık süvarisidir damla damla sızar kevgirinden damıtır kesesine içimin ah! ki aşka şark düşmüş rüzgâr uğultunda döküldüm sarardı sırtımda büyüttüğüm umut yüklü bahar.. şu yorgun yüzümü hangi suya tutsam uyur uyku gözüme kerhen durur yazgımın tarlasında büyüyen buğday tanesi koşma bu kadar koşma gevrek bir ömür seninkisi pişkin yelesine aldandın rüzgârın alayazında gövden sahra kesildi ah şit esen rüzgârın neşter-i sesi kesme boğazımdaki bir arpalık nefesi.. çan sesi içimde kırıldı dargınlığımı kırgınlığıma astım. beril sularında rüyalarım aklanmadı bir rüya geceye ağladı ne bir hâyra ne bir şere gece sabahı doğurdu. yatağını bulamayan uykunun bedeviliği suya kapıldı.. ah anladım.. anlamsızlık içinde anlamı. tan yelleri esrikliğini eksiltince ayrılık hutbesiydi ne dalın ne de rüzgârın acizliğiydi ki; ayrılıktı ayrılıklar hep vakitsizdi.. hangi zamanın sevincinde sevmiştim seni sayılı sevinçlerimin hangi seherinde tuttum huzur kokan elini azınlık kokan gülüşlerimin hangi buğrası ıslattı dilini.. ömrüm ay yarısı yakılmayacak artık sevincimin kınası.. babamın merhameti kalktı üstümden çırılçıplak masumiyetim yüzümün görmediği yerim ağrıyor ah bu içimde çığlığıyla beni sağır eden çocuk mahrumiyeti artık ölüyüz sesin ölümün ölgün sureti.. /yüksel batu |