Yâr
kör cephesinde aşkım
güneşten bir sıcak öpücüktür sana getirdiğim. yâr usulca öp beni kaç bin yıllık zifirdir bu göm yüzümü kalbine gölgemden bir gün kopsun ömrümden çal bir türkü boyu aşk. bıraktığın günden beridir gülmüyor bu yüzüm gülüşümdür senden sonra bir tabutun içine defnettiğim. dil yarasına dönmüyor gönlümü kırdım bir yaranın acizliğinden savaştım sen yokken isyanıma ahenk tuttu cam buğusu. sevişgen dürtüleri hücrelerimden fırlattı acının asası cephenin bu tarafında asılı kaldı gözlerimden düşen zeytun-i kurusu düştü asmada eşik önüne yüzüm kalbimi sana getirecektim senin düş bahçene ekecektim kurumadan üzüm. kapının kilit tarafında kaderim geçmez sırrım kederim dövdü dilimi. gözyaşlarımla tazeledim suyunu ellerinden öğrendim bahar tuttum elimi. şafakları gün doğumuna çıkaran gecelerin hükmüne yenik düştüm doğmadı hiç gün-eşim ağladım ezanın sesiyle. kiremitın yalnızlığı çekti ışığı kenarını çürüterek. ağlayamadım kanadı kalbim selânın yaslı nefesiyle. dağların karı eriyor nisan yağmurlarıyla söküyor kışı dağların koynundan nehirler alıp götürüyor zehirli bir kış masalını kovuğundan. çıplak toprağı sarıyor sarmaşık otlar gözlerimi boyarken yeşile, kan izini kaybediyor. adına yaşam’akmı diyorsun yâr su bile yoruldu ağrılı ayrılıkları taşımaktan. sen hâlâ dönmedin gel gelde söndür kederimi ocaktan. /yüksel batu |
ben bu şiirinizi ayrı bir sevdim...
bazı insanlar doğuştan şair doğuyorlar işte...
ve evet,
"su bile yoruldu ağrılı ayrılıkları taşımaktan"
bu bölümü kendime aldım izninizle...
dilerim gönülden dileyip beklediğiniz Yâr'iniz gelir...