Lâ havle velâ guvvete illâsöz nerelere uzar gider karda üşüyen bir çocuğun ayaklarından baksam pantolonunu karla temizleyen o genç yaşta ölüp gidenler naylon ayakkabılarıyla karda yuvarlak dünyanın üstünden düşe kalka kayıp düşenler söz taşar nehrinden ucu bilinmez yerlere orada aç açık çocuklar savaş çığırtkanları arasında bir pire gibi zıplarlar peynir ekmek arası sokak arası yenilirler diş(li)ler çok güçlüdür lâ havle çeker anneler gömülürler sözün içine kadın kadına yeter güçleri sözden alırlar hıncı git gide küçülür sokaklar yiter sızlanmalar arasında evlerden sızan k(a)ederler acı yer bulur kapı önlerinde taş üstünde oturanlar bilmezler kim yedi ayaküstü olmayan bahçelerin olmayan ürününü saraylar yaptılar, onların çilesinden yüksek duvarlar ördüler aralarına zengin fakir diye ayırdılar önce sonra yollarını değiştirdiler çocuk baktı çocuğa kendini göremedi hani bütün insanlar eşitti?!! 26. 4. 2014 / Nazik Gülünay |
ün uzadığıyla tozu dumana
nasır tutar ayaz eli üşürken
aklığına kalır kozu gümana
asır yutar beyaz alı deşerken
yığılırsa kisi söz sözü sürsen
sağılırsa pası güzü öksürsen
dağılırsa sisi göz gözü görsen
esir yiter niyaz yeli düşerken
dili boğazına sığmaza bakın
sütüyle ağzına kımıza yakın
yiğidi yağzına ki gaza sakın
kesir biter o yaz seli eşerken
tanıdığa güven duygusu gelir
göz önüne ninen hayalin bilir
sevginle alışan gökte yükselir
kasır atar feyyaz çölü pişerken
ozan efem gider yolu uzundur
borcunu da öder kolu tuzundur
kayganlığı eder dolu buzundur
basır çatar piyaz deli dişerken
270414denizli