Sıradaki
O vakitler ki düş kırmızısıdırlar
Geceden ödünç alınıp İyadesiz teslim olunurlar ruhlara Peykesinin altında oturup Salkım saçak yalanlar türetenlere Büyü bozup sihir üretenlere Kilitli kapıları zorlayıp kanırtanlara Yasaktır o vakitler Tütün göğsünü sancıtır Bir hırıltı ele geçirir ciğerlerini Sen sen değilsindir artık Senden çok ötedesindir Telgrafın tellerine ihanet oturmuştur Kaçak güreşenlerin yurdundasındır İşte tam da O vakitlere sığınmak anındasındır Bırak kaygan balık gibi elinden düşmesini, Gölgesini bile umursamaz oluver gitsin Özür dile kendinden Sözleş umutla Öfkene kapılma sakın Yok say gördüğün sanrıları Uzakta bir ateş böceği Nasıl da ışık yayıyor baksana Uçurtmalarını nasıl güzel savuruyor çocuklar Bayram yemişleri tezgâhlarda yerlerini almış Yarın kımıl kımıl içinde bir yerlerde senin Madem öyle, Yaşa sıradaki acını, anını, seni Yaşa ki Sıradaki zayıf kalışında Sana güç versin Sıradaki kötü yüz belirdiğinde, Yolunu yeniden sana göstersin Kendim için deyip yudumla bardaktaki sudan Benim için yağıyor bu yağmurlar diye haykır Saçlarını tara Kırlara koş Kelimelerini seçmeden çekinmeden iliştir yakana Sonsuz diye bir şey var ise, Sen sıradaki sonsuzunu yaşa... |