2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
375
Okunma
Avuçlarımda bir kaç paket asil acı
Yol çizgilerinden yürüyorum
Uğurlamalar karşılamalar boşluklar
Ayrı anlamlar geveliyorum
Nasıl desem,
Öyle işte
Çalışıyorum
Taaa putlara tapınılırken
Yahut kapınmayı ile bilmezken
İnsan hep o yerinden kırıldı
O yeri incitildi söküldü fırlatıldı
Ne sahip oldu ne ait
Ne onun oldu ne onsuz
Ne orda kaldı ne burda
Şimdi bir kamyonda eşyalar
Üzerlerinde annem babam ben kardeşim
Şimdi bir gülümsemeli fotograf
İçinde annem babam ben kardeşim
Sonra bir kardeşim daha
Başka başka anlar olmaklar
Ve sonra ölüm
Ve sonra artık babam
Hiçbir anda,
Yok
Bu tarihsiz hiçliğe dokunuyorum şimdilerde
Bu hiçliği hepleştirmeye
Bazan yaşamaya
Yaşatmaya da bazan
Çalışıyorum...
Not: babamın erken ve ani yitiminin sonrasına denk geldi bu yazı. Anlamı büyük benim için haliyle. Tokat ilinden Cide ilçesine tayin olmuştuk. Dönemin koşullarında ayrı ayrı gitmek yerine, eşyalarla birlikte yola revan olmuştuk. Gülümsediklerimizden, birlikte huzura dokunduklarımızdan biriydi bu anı. Neden bilmem, bu gün babamı bu anıya sarıp sarmaladım. Geçtiğimiz haftanın çarşambasında Onu sardığım kefeni belki biraz olsun unutabilmek için. Biliyor musunuz? Sahiden her şey boş ve anlamsız. Mana arıyoruz ya bir yerlerde, göğsümüze dokunmamız yetecek aslında. Ve sevdiklerimize nedenli nedensiz sarılmalarımız. Şu yazıyı okuyan kim bilir kaç kişi kaç başka kişiye dargın. O öyle dedi bu böyle söyledilere karışıp gidiyor hayatlarımız. Fakat değmiyor. Çünkü bir telefon sesi, sonrasında buruk buruk sesler, aceleyle yetişmeler, hiçbir şey yapamamanın çaresizliği ve kaçınılmaz sonun ağırlığı hepsini gövdeliyor, köklüyor, gölge bile bırakmıyor. Yazmak yine de iyi geliyor. İster göz yaşı dökebilsin, ister dökemesin insan bir biçimde akıtmak istiyor zehrini. Sanırım herkes er geç bu idrake erişiyor. Ve diyor ki hepsi her şey ne kadar da, boş...
5.0
100% (3)