yaşamak direnmekti.ne yaşamaklar var gördüğüm an donup kalıyorum üşüyorum ayaz soğukluğunda. çok değil henüz geçen gündü bir değil iki idi yok siz yine de diyin üç, ben diyeyim dört, beş ve kaç çocuktu doğrusu sayamadım. ellerinde bilmem hangi zamandan kalmış bir iki lokma küflü ekmek, küçük inci dişleriyle ısırıyorlar ekmeğin köşe kulaklarından bir taraftan da havada yağan mayınlar patlıyor yeryüzünde her taraf toz duman,hava puslu ve fırtınaya dönüyor sanki bir anda göz gözü görmüyor,sağda solda kaçışanlar var herkes can telaşında, fakat çocuklar hala ekmeği bölüşüyorlar köşesinden yaşamın o sımsıcacık sevinci gözlerinde hala tebessüm saçıyor. ölümün farkındalık duygusunu sanki yitiriyorlar hani kıyamet kopsa duymayacaklar yanlarında biri düşse ölse onlar yine de bu sevincin şavkıyla yanıp tutuşacaklar biliyorum. yaşamak bu değil miydi? yani hiçbir hükmü kabul etmeyen felsefeydi yaşamın adı doyurulmamış bütün istekleri doyurmaya çalışan ve en can alıcı kilit noktalarda bile, kendi içindeki felsefeyi ve tanımı kabul ettirmeye çalışan arzular ve ihtirasların bütünüydü. yaşamak savaşın ortasında bile kendi açlığını doyurabilmenin kavgasıydı ölümün bütün tutsak ve karanlık isteklerini reddetmekti, teslim olmamaktı her şeye rağmen. şimdi bu çocukları düşünürken çok daha iyi anlıyorum bu kavganın ne olduğunu şimdi bu çocukları düşünürken asıl gücün ne olduğunu çok daha iyi anlıyorum.. öyle yaşamaklar var ki tesirinde üşürken beraberinde kavganın ne olduğunu da öğretiyordu bana. diyarbakır/2014 |
şiir akışı vede okunuşu
okyucusunu yormayan
oldukca etkileyici bir paylaşım olmuş
başarılayın devamını dilerim
..