ON İKİ...Yazgısında yaş on iki Aralık sonrası Ocak Kar dökümü bir mevsimin güncesi Kefen giymiş gelinlik Tandırda taze hamur kokusu İki çırpı bir ateş gerisi tütsülü duman… Avluda çamurdan oyuncaklar Delik terlik,yamalı minder Sayma sen bezden dikilen bez bebekleri Sen hep dalıp git o sevdiğin ninniler ülkesine -Derinden masallar “ah o pamuk prenses”- Küçük bohçanda kocaman hayaller Beyaza bürünmüş ölümlü yollar “Düğüncüler” halay çeker Ecelin başı kanlı duvak örmüş yüzüne Varsın adı “Kader”sizliğin kaderi olsun… Üç şarjör göğe tek kurşun beynine düşmüş Peşinde eşkıya bir zaman Saçmalar dolmuş uzak coğrafyanın göbeğine Tılsımını yitirmiş çocukluk gülümseyişler… Oysa sen daha yeni çizmiştin seksek çizgilerini dağ eteklerine Koynunda…koynunda… oyuncak bebeklerin Kemiğindeki yaşın mahkum olmuş kara toprağa Minyon tipli bir ölüm ne kadar genç olabilir ki Ve hangi ölüm bu kadar masum olabilir ki böyle bir iklimde Gerdek sancısı bir kara gece On üçüncü ay Rahmine düşen ilk taze yağmur Çocukluğun çocukluğu Karanlıkta tek kalan sadece ıslak yıldız… Perişan güneşin yorgun aydınlığı Düştü işte bir kere peşine Bu kadar keder bir de “kader “ Kara perdeler ayın on dördünde… Ve şimdi hiç durmadan git Arkandan getireceğim tüm oyuncaklarını Ve kış eridiğinde mezar taşındaki toprağında Bana da… bana da bir oyuncak yap İnsanlığı kutsamak adına … Ya da “Pamuk Prenses” aşkına…. -Kadersizliğin kaderi, Kederin kaderi… kıyım, yıkım, kar dökümünde çocukça ölüm, ölen ölür geride kalır bir çocuk alnında kara yazılar, çamurdan birkaç oyuncak, bir minder bir kerpiç duvar gerisi ekvator çizgisi…- |
Arkandan getireceğim tüm oyuncaklarını
Ve kış eridiğinde mezar taşındaki toprağında
Bana da… bana da bir oyuncak yap
İnsanlığı kutsamak adına …
Ya da “Pamuk Prenses” aşkına….
mükemmel bir paylaşım tekrar tekrar okudum beğeniyle tüm kalbimle kutluyorum can oğlum sevgilerimle