21
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
2401
Okunma

kalbin dar surlarını aşardım
o yalnız iklimlerde çırpınır dururdu
bütün hallerinden geçerdi sokağın
bütün açık, dar açılarından
soğukta iyice büzülür
sıcakta açılır saçılırdı
sana koşardım
sokak çeşmeleri kapatılmamıştı daha
musluklardan da temiz sular akardı
tertemiz çocuklardık
saçımızda beyaz kolalı kurdeleler
elimizde muşamba çantalarla giderdik okula
şimdiki gibi yine vaaz veren hocalar vardı ama
en çok dinlenirdi öğretmen sözü
bana koşardın
sarı kâhküllerin vardı at kuyruktu saçın
tek asvalt yolundan yürürdük kazanın
yol kıyısında iki katlı evler ahşaptı
bayram olmaya görsün
kaşlara sıralanırdı annelerimiz
bayraklı ellerimizi alkışlardı
içimiz coşardı
şeker sevdiğimiz günlerdi
sokakta sek sek oynayıp, top kovaladığımız
bazen de elma çalardık bahçelerden
yakalanırdık da bahçe sahibine
çalmayın benden isteyin derdi
kolonya yapardık çiçeklerden
armudun içinde içerdik vişne suyunu
kısacık boylarımızı yüksek dallarda
yaşayarak aşardık
nasıl vurgun yedi bu bahçe bu köy
küçüldükçe küçüldü tepeler
ne kısaymış bağla evin arası
yollar binalar yapılınca anladık
ne kadar güzelmiş vişne boyalı yüzün
ellerin hep çiçek kokarmış
oyunda evler, değirmenler, bebekler
canlıymış rol kesmelerimiz
oğlan kıza aşıkmış
neden sonra anladık
özlenecekmiş
kaçak gittiğimiz sinemalar!
6. 12. 2013 / Nazik Gülünay