şimdi ikimizde aşırı rüzgar almış yelkenler gibi deliyoruz gövdemizi hayli suskun hayli deli topuk vuruyoruz sanki bol közlü bir ateş dansına yan yana el freni çekik yürüyoruz ayrılığa yana yana
yok olurdun ansızın kaybolur birden kanardı zaman uyanırdım!
hep arardım içimden yedi tövbeli salkım saçak ne martılar bilirdi yerini ne sahil demirleri arardım deli gibi sen çakıltaşı olurdun denizde ben hep sürgünde mavi
bâzen hiç tanımadık dudaklarda arardım seni bâzen hiç tanımadık konaklarda arada bulurdum gözucu tanımadık balkonlardan el sallayan saksılarda en fazla da iç tanımadık barlarda
zamanla azardı aforizmalarım yağmura kılıç çeker gibi bulutlanırdım en ufak nemden hınçla böler gibi bir ekmeği yorulurdum katrankarası solgun mavi
saçların kısaydı hâlâ günler uzun ve yalancı hayıflanıyordum kendime kararttım diye dünyanı kapkara gözlükler takıyordun fayda etmiyordu kalın bilekli acılara uzun filtreli cigaralar artık bir hayâldin kısacası takılıyordum uluorta gece görüşlü hülyalarla dışı dişi! içi balon köpüğü ne kadar rüyâ varsa
hep iki yüzüm olurdu bu gibi durumlarda eski kasetler gibi bir yüzü çalarken diğer yüzünü ezbere bildiğim
özlerdim özlem olurdun hep yarasa gözlü baykuş ağızlı ve seni özlemek geçmişin, en tenhâ en karanlık sokağında cam kenarı yer ayırtmaktı!
ve seni hatırlamak; kıymıklı bir şarkı çalarken köşedeki meyhanede damları buzdan çiviler tutmuş sokak kaldırımlarında yürümek çırılçıplak!..
yan yana iki kişi oturulan ve küçükken bizi hep kandıran dönme dolapların gerçek hâliydi yaşamak!..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bir Aşk Anatomisi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Aşk Anatomisi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
şimdi ikimizde aşırı rüzgar almış yelkenler gibi deliyoruz gövdemizi hayli suskun hayli deli topuk vuruyoruz sanki bol közlü bir ateş dansına yan yana el freni çekik yürüyoruz ayrılığa yana yana
yok olurdun ansızın kaybolur birden kanardı zaman uyanırdım!
hep arardım içimden yedi tövbeli salkım saçak ne martılar bilirdi yerini ne sahil demirleri arardım deli gibi sen çakıltaşı olurdun denizde ben hep sürgünde mavi
bâzen hiç tanımadık dudaklarda arardım seni bâzen hiç tanımadık konaklarda arada bulurdum gözucu tanımadık balkonlardan el sallayan saksılarda en fazla da iç tanımadık barlarda
zamanla azardı aforizmalarım yağmura kılıç çeker gibi bulutlanırdım en ufak nemden hınçla böler gibi bir ekmeği yorulurdum katrankarası solgun mavi
saçların kısaydı hâlâ günler uzun ve yalancı hayıflanıyordum kendime kararttım diye dünyanı kapkara gözlükler takıyordun fayda etmiyordu kalın bilekli acılara uzun filtreli cigaralar artık bir hayâldin kısacası takılıyordum uluorta gece görüşlü hülyalarla dışı dişi! içi balon köpüğü ne kadar rüyâ varsa
hep iki yüzüm olurdu bu gibi durumlarda eski kasetler gibi bir yüzü çalarken diğer yüzünü ezbere bildiğim
özlerdim özlem olurdun hep yarasa gözlü baykuş ağızlı ve seni özlemek geçmişin, en tenhâ en karanlık sokağında cam kenarı yer ayırtmaktı!
ve seni hatırlamak; kıymıklı bir şarkı çalarken köşedeki meyhanede damları buzdan çiviler tutmuş sokak kaldırımlarında yürümek çırılçıplak!..
yan yana iki kişi oturulan ve küçükken bizi hep kandıran dönme dolapların gerçek hâliydi yaşamak!..
ToprağınSesi
Şaire has özel bir anlatım, şiirinizi kutluyorum.Puanım tam.Yunus diyarından selamlar.
/...demli bir ayrılık olacak tamam
çökmesini bekliyorum
içimdeki karanlığın.../
anladım
hayat hep iki yol sunarmış adama
birincisini bir daha
hiç eline geçiremediğin!
yokuş yukarı sevmelerin
nurtopu gibi
artık işi yok
ayrılıkları olurmuş
narı top bildiğin
............................................
kaçaradım sevmiştik
koşaradım
doludizgin
hercâi
puştça...
şimdi
ikimizde
aşırı rüzgar almış yelkenler gibi
deliyoruz gövdemizi
hayli suskun
hayli deli
topuk vuruyoruz sanki
bol közlü bir ateş dansına yan yana
el freni çekik yürüyoruz ayrılığa
yana yana
yok olurdun ansızın
kaybolur birden
kanardı zaman
uyanırdım!
hep arardım içimden
yedi tövbeli
salkım saçak
ne martılar bilirdi yerini
ne sahil demirleri
arardım deli gibi
sen çakıltaşı olurdun denizde
ben hep sürgünde mavi
bâzen hiç tanımadık dudaklarda
arardım seni
bâzen hiç tanımadık konaklarda
arada bulurdum gözucu
tanımadık balkonlardan
el sallayan saksılarda
en fazla da iç tanımadık barlarda
zamanla azardı aforizmalarım
yağmura kılıç çeker gibi
bulutlanırdım en ufak nemden
hınçla böler gibi bir ekmeği
yorulurdum katrankarası
solgun mavi
saçların kısaydı hâlâ
günler uzun ve yalancı
hayıflanıyordum kendime
kararttım diye dünyanı
kapkara gözlükler takıyordun
fayda etmiyordu
kalın bilekli acılara
uzun filtreli cigaralar
artık bir hayâldin kısacası
takılıyordum uluorta
gece görüşlü hülyalarla
dışı dişi! içi balon köpüğü
ne kadar rüyâ varsa
hep iki yüzüm olurdu
bu gibi durumlarda
eski kasetler gibi
bir yüzü çalarken
diğer yüzünü ezbere bildiğim
özlerdim
özlem olurdun hep
yarasa gözlü baykuş ağızlı
ve seni özlemek
geçmişin, en tenhâ
en karanlık sokağında
cam kenarı yer ayırtmaktı!
ve
seni hatırlamak;
kıymıklı bir şarkı çalarken
köşedeki meyhanede
damları buzdan çiviler tutmuş
sokak kaldırımlarında yürümek çırılçıplak!..
yan yana iki kişi oturulan
ve küçükken bizi hep kandıran
dönme dolapların gerçek hâliydi
yaşamak!..
ToprağınSesi
Şaire has özel bir anlatım, şiirinizi kutluyorum.Puanım tam.Yunus diyarından selamlar.