İç/liğim
Ama yaraların da bir ömrü vardır
Ve yarana üşüşen kurtların da... Bir gün her şey geçer, H e r ş e y Yaralar da kapanır Bir gün o başkası için açılan yaralar da başkalaşır. Kapanır, yok olur, iyileşir. Bir gün her şey geçer… Her şey zıt her şey gibi Yaklaşmaya çalıştıkça uzaklaşıyorum Uzaklaşmayı denesem burnumun dibinde bitecekler biliyorum Ama biz zıddına yaşayamıyoruz ki, inadına yaşayamadığımız gibi Uyuma mesafeleri uzadı Süreleriyle birlikte... Uyuyamasam da sürekli bir hayalet dolaşıyor içimde Bu süre hiç azalmıyor Cümlelerim kadar büyüyemedim hiç Ne zaman düşeceğimi düşünsem, düştüm hep. Çünkü inanınca bacaklarım titredi, titreyince topuğum korktu... Topuğum kırıldı, topuklu ayakkabım öksüz kaldı. Topuklar hep kırılmaları gereken zamanlarda kırılırlar, Düşürmek için... Ve sen düşmeye meyilliysen, meyilli bile olmana gerek yok Aklından bir kere geçirmiş ol yeter. En olmadık zamanlarda en doğru şekilde kırılırlar Hatırlıyorum da unutmuşum çoktan... Sürekli yer değiştirirken her şey ben gözlerime inanamıyorum Gidenlerin ardında kalıyor bakışlarım Alamıyorum Kendimi alamadığım yerler var mesela Yağmur yağınca pencere önünde unutuyorum kendimi Yoldan koşanlar var Damın altına saklanan kediler Seyrim kendimi geçiyor, yetişemiyorum Uzanamıyor ellerim Gidişinde küçüldü, daha bir güçsüzleştik ellerim ve ben İki avucumun içine sığma çabalarım sonuç veriyor Sondan önce Varıyoruz sonsuzluğa Ellerin görmediği için böyle buz gibi Ellerim donuyor, ellerin olmadığından Ellerim yalnız Sessiz İki elin sesi olmuyor Affedemedim hiçbir şeyi Daha hala soracağım şeyler vardı Ellerim benziyor herkesten çok Ölününkilere *** Unuttum Pencere önünde gözlerimi Yağmurun altında kendimi Sensizliğin tam ortasında ellerimi Kış geldiğinden değil Unuttuklarımdan üşüyorum Gidiyor mu yaralarımızı kemiren kurtlar Ne zaman doyup da terk edecekler bu yaraları Ve geçecek mi yaralar? B i r g ü n Yirmi İki Ekim İki Bin On Üç 16 00 Nevin Akbulut |