Dokunmak
Eski dokunuşun yeni var oluşu
İnsanlık takvimine uymayan zamanlarda yaşadık biz Ben şimdi başka bir senden kendime geliyorum Kendime gelmelerim yarı yolda kaldı Bir duman çıktı karşıma Topuklarım kaldırımları yarıladı Duman ciğerlerimi kapladı Birlikte uçuştuk gökyüzünde Ayaklarım yerde Kendime gelememenin ağır telaşı var içimde Sigaraydı en çok seni bana anımsatan Dokunurdu Yine de seni hatırlatan şeyler hep dokunsun isterdim Devam etti bu dokunmalar daha fazla Seni hatırlatan herhangi bir şeyin dokunması Hiç dokunmadı bana Ellerin değemediği için dokundu her şey Zamanla hava bile Avuç içlerimi hiç açamadım dünyaya Tırnaklarımla tutundum, kırıldığı yerde koptu ipim Düştüm, bir daha hiçbir düşe düş olamayacak kadar düştüm Hızla uzaklaştım; önce dokunduğun ellerinden Sonra senden Kendimden Ama gözlerinden uzaklaşamadım Onlar her uzaklaşmaya çalıştığımda dikildi karşıma İki yabancı polis gibi Kaçamadım Dilediğin kadar uzaklaş Bazen gidemezsin Ayağımın birisi sallantıda Dünyadan düştü düşecek seansları düzenliyor her akşam Tek kalabalık Çok yalnızlık Bir başına *** Herkesin görebileceği, kimsenin anlayamayacağı derinliklerimiz var Yalnız atan kalbimi yalnız diye biraz da sen cezalandır Ama dokunulmaz Senin dokunduğun hiçbir şey dokunulmazdı çünkü Kesik bir damardan akan kırmızı ikna eder gözlerini Gözlerin ikna olurken ellerin tutmaz Dokunmayı unutursun son kez O sıcaklığı –suni bir sıcaklıktır bu Bir daha yakalayamazsın Dokunmaya hazır hissettiğinde kendini Tüm sıcaklığı soğur kalbin Bir kez daha geç kalırsın Bir kez daha geç kalmanın görevini sonsuza kadar tamamlarsın Ama tamamlanmaz Geriye kalan hiçbir şey Üzerinde durma fazla eskilerin Yeni dokunuşlar gerek belki de eskilere yeniden Yenilenmek için Dokunmadıkça eskir çünkü Otuz Ekim İki Bin On Üç 15 30 Nevin Akbulut |
haklısın şairim,dokunma kanarsın...