İçi Dolu
şüphesiz bir ikindiyle çöktü soğuklar
aramızda yağmurdan kesin bir çizgi kokusuz akşamlara doğru bir son anı sarımtrak ağrılarla çıkıp giderken yaz uzak tepelerde rüzgarın uğultusu yakınlaşır kamaşır yalnızlığım uykuya dalarım solo bir suskunluktan sağırlaşır oda başlar yatağın dostluğu riyasız yorgunluğumuza ayrılık her türlü sen ve ben tekiz ayrı ayrı tek tek yalnızlıklarımızla birlikteyiz birlikteliğimizle yalnız kaygısız kavgasız bir dilde içini dolduran gündönümlerinin... ağustos beyazından kalma bir öğlende kirli düşler peşinde bir çaresizlik doyumsuzca sızısı içten çözülmelere uzak bir acıya uyanık kitap peşinde bir merak tutkusu gibi ya da bir yolculuk tablosunda çocuk elleri annesinde denizi soluk hiçbir öğlene ait olmayacak kadar kaygısı büyük bu hırçınlıkta kelebekleri ölüyor mevsimsizliğe yakın acıdan doğuyorum yeniden ihtiyar doğuyorum göğe tutkun bir ölüden farksız seviyorum içini dolduruyorum tüm sevmelerin gitmiyorum hiçbir zaman hiçbir yere... kağan işçen... |