PENCEREMDEKİ YALNIZLIK
bir çivi çakılmış aklımın köşesine
asılmış tüm cümleler dünden kalma yarınla gecmişten gün dökülür pencereme şehrin yüreğinde bir gam yükü d-ar geliyor bu şehir yaz çekilir üzerimizden bir ömür ağustos sancısı dolaşır sonbahar nameleri ayaklarımızda dudak kıvrımlarında ölü turna müjdeleri tuna boyunda ellerine kına yakılan bir kadının ağıdının son nakaratına tutunuşuydu yüreğim sen ellerimde cehennemden kovulan bir ateş damlası kadar kutsal yarınımı yeksan eden hüzün seli tanrı katında günahsız bebek hıçkırıkları yalnızlık gebe kalır ayrılığın baş tutan ellerine artık ne sen cümle içinde geçirdiğimsin nede isimin kadar sol anahtarlarına takılı kalan nota şiirimde son noktasın kalemime şimdi aklımda kalan gözlerimde kayıp giden bir deniz yoksunu şehrin kirli tabelası bir uyuşukluk var damlayan alın terimde yine sabahın koynuna üryan girerken uykusuz gecelerim suya kum karışır kirletirdi kum seli bir kapı gıcırtısına takılır gözlerim peşine düşen rüyalarım siyah beyaz bir dilim ekmeğe inleyen çocuğun çığlığı gibi titretir yastığımı giden saçlarının hayali ve Paris düşürür ressam yanım titrer bir kadın dudağında fırçam yaşlanır gözlerim kuzguni bir saç telinde makyajını silen bu şehrin sokaklarına d-ar geliyor yüreğim sen olmayınca |