Cadı kazanlarıhüzün bırakıyor gözleri sokağın havai fişeklerde yayılıyor bir bölümüne kentin kaç ev giriyor görüntü alanına mutluluk hiç adın okunmazken defterinde notların siyah geceler devralırken yalnızlığını kayıp giderken yıldızlar pencerelerinden gerçeklerin üstünde oynar ses’sizlik bütün evlerin içine dolmuşken gürültüsü ellerimizi çoktan oluruna bırakmışken neden aynı ahenkte seyreder kesilecek ağaçlar bilinç, seyyahı olmuşken uzak uzak diyarların açmışken tezgâhını umutla geleceğe bu günde apalayan bir düş bile yokken gördükçe neden bulamadığım ölümleri Mısır’da ayrı, doğuda ayrı kaynarken cadı kazanları baş kaldıranların tepesine inerken firavunların zincirleri avlanırken insanlar b’alık b’alık b’akarken nasıl söylerim özel şarkımızı yayarak bütün sokağa kurarak masaları,davul düdük çaldırarak sanki kimse ne olup bittiğini anlamasın diye kurarak iftar çadırları gibi çadırları uyandırmadan yerinde sayanları dönüp gidersem kendi keyfi kederime içim yanarken bir yanda diğer yanda umrumda olmazsa insanlar geçip gidersem yarası açıkta kanayanları yolunda gitmeyen şeylere hayhuylara eşlik ederek nasıl gülerim bakarak gözlerine ölü çocuklar kalırsa öldüğüyle hâlâ dizlerinde yatarken annelerinin hayali bedenleri! 18. 8. 2013 / Nazik Gülünay |
Mutluluk dileklerimle.