durmalar...yırtılan gök düşürür rahminden karanlık yıldızı ateş böçeklerini kucağında uyutan uzak şehirler suskun kaldırımlarımların emdiği ayak sesleri bugün de durun açmayın bana yalnızlığımın kapılarını caddeler bu kadar can çekişirken serkeşliğime... ağustos kavruğu mısraları kurutan dudağım açılmasın tüm sokak lambalarına bakan perdelerim masada duran eski şarap kadehindeki ruj bugün de durun varsın durmasın karşımdaki sırdaş duvarlarım dört köşe bir iklim bir de üşümelerim yerde duran kilim aldırma bu yalın ayak uykusuzluğuma yollara serilmiş içim susamışım yüz sürmüşken pervazlar dolunayın kızıl yüzüne az sonra yaz gelip gececek sonbaharın kapı eşiğine solgun yapraklarda temmuz sıcağı eski anılar bugün de durun dalında duran dalgın bakışlı serçeler aldırmayın saçına sarısını ağustosta takmış buğday başağı... bugün de durun avuçlarımdaki toprak kokulu mazi biraz daha zaman... bekle... birazdan ben de geleceğim parmak uçlarımda eski resimler sakın kapama kahverengi sayfalardaki gözlerini dün gibi bugünde dur en azından şimdilik... |
merhabalar şairim...
suskun kaldırımlarımların emdiği ayak sesleri
bugün de durun
ve merhaba ağustos böcekleri..
durun işte içimin ince sızıları
kasımpatılar kokmuyor artık sen gibi..
saçlarının yıldızlarını savur gök kubbeye...
durun işte..
aldığınız yürekteki hislerimi
savurun gitsinler bir bir yeryüzüne..
ve
sen düş
uykusuz gecelerime....
geç kalmışlığımı affeder mi bilemem şairim :(((
kutluyorum kaleminizi....
günümden gününüze selam olsun..