Şayeste Hanım
Kapıcı Arif n’apsın?
Gönül kayıyor böylesine güzel, ruh gibi, dik memeli, alımlı, dul bir kadına. Koltuğunun altında ekmeklerle bıyığını buruyor narin bir selam vererek; demir parmaklıklı eski asansörden 6.kata çıkarak. Alelacele çıkıyor dairesinden, ağzında cigarayla şıngır şıngır Şayeste hanım. Bir senfoni gibi ivme kazanıyor dik memeleri. Adımını atar atmaz sokağa, bir iç çekme, saygı duruşunda duruyor esnaf. Kuş Konmaz Sokak gürültülü bugün, panayır günü. Taksicilerin kapıları yarım açık, çocuk mezarı ayakkabılarıyla ritm tutar. Ah o beyaz çoraplar! Gökyüzünde bir kasvet. Sanki çocuğunu düşürüyor Meryem ana. Yağmur, kıldan ince ağlıyor, okşuyor. Gökyüzü yansımaları yerlerde parıldıyor. Cıp cıp cıp… Su damlaları üstünde yüzüyor taksicilerin kafasını ezdiği izmarit leşleri. Şayeste hanım, süzüyor sokağı, keşleri. Biliyor gözler üstünde yine, ve de avını süzen avcılar keyifli yine. Alnı ıslanıyor Şayeste hanımın, bir kovboy gibi, çok hızlı. Puantiyeli şemsiyesine yelteniyor! Pat! Puantiyeler, misket gibi saçılıyor yerlere. Kuşlar korkuyor, kuşlar uçuşuyor! Kediye mama. Taksicilerin yüreği hop ediyor. Gömleğin yakası bir kere düzeltiliyor, kısık gözler ardından. Şayeste, cigarayı atmak istediği mazgalı ıskalıyor. Ruj izi kalmış cigarası yanıyor, kaldırım taşları telaşlı. Taksiciler; bir bebek gibi, yerden alıp sarmalamak istiyor cigarayı. Parmaklarıyla dokunmak. Kalan o son dumanı solumak, Şayeste’yi arzulamak! Ama nafile! Yağmura bile kafa tutuyor, bana mısın demiyor, cigara yanıyor. Mahallenin tulumbacıları aaa iiiiii aaa iiiii aaa iiiii ! El ele, seferberlik ilan ediliyor. Esnaf kovalarla, elden ele: Haydi Bismillah! Şayeste, sokağı dönüyor kıvrak beliyle. Kayboluyor yine akşam olana dek ortadan. Ah ulan Şayeste! Yakıyor gönülleri şarap dudakları. Ama yine tulumbacılar, söndürüyor ruj lekeli dul bir cigarayı.. |