Ellerimizde rüzgar söylencesi
..
ben tepeden tırnağa el ondan başka hiçbir uzvu olmayan tepeden tırnağa güneş tepeden tırnağa sevgiliye bezenen bir uçtan ötelere ağu sızdıran keş ,,,orada kim var öyle bu tıkırtısı dinmeyen yokuş adımlar dolusu metalik öfke kimlerin susun biraz biraz dinleyin ellerimden başka neyim ki ben uzanıp dokunmasam avluya avludaki çardağa çardaktadalgın sevgiliye sevgilinin dünyalar bağışlayan gözbebeğinde asılı tuğa ki ellerim neye benzeyebilir onun omuzlayıp durduğu bir haziran gecesinden başka ,,,neredesiniz bu suretsiz sesler de ne ne zamandır burada bir elden ibaret durmaktayım kübik çerçevesinde Bursa’nın tepeden tırnağa yeşil tepeden tırnağa kırmızı yaprağında kestane ağaçlarının çığ tanesi gibi akıp Kirazlı yaylasından dünyanın akıtması mavi boncuklu tayla birlikte büyüyen ve bölüşen ellerini kendinden gayrı dokunacak ne varsa öğrendiğim çok oldu keder balkıyan alın çizgilerine tebessüm bırakmayı oğlu savaştan dönmeyenlerin yok hayır dokunmadım dokunulmamalıdır ibrişim tezgahlarında keten çözgüye parmak uçlarına ve pespembe meme ağızlarına aşık kadınların ,,burada kış kokusu ellerim burada imtiyaz tezek istifleyen şarklı gelinler gibi kıkırdamasını gizleyen bazen bazen de tepeden tırnağa yas şefkatli ellerimde rüzgara benzeyen bir giysi tuhaf mahluklara bile gizlenecek yer bırakmayan kışkırtısı baharın baharda aşkın aşk ta kavganın kavgada yarım kalmışlığı bir öpüşme hissinin tepeden tırnağa vaad tepeden tırnağa devşirmek eylemi telefon rehberlerinde munis bir ses bildirimi bir işçinin çay molası bebek emzirme odası pembe önlük kimlik kartı tepeden tırnağa görev tepeden tırnağa grev benim vahşi ellerim bırakıp giden bir gece vardiyasını olgun yemişler gibi en tepesinde uzaklık ağacının öyle acımasız öyle kemikli öyle kıllı simsiyah ellerim sevimsiz iğneleyici kumarbaz ve ayıptır söylemesi kanlı bir kılıç gibi sevgiliyle aramızda upuzun yatmaktadır birbirine sarılarak ellerim ki sevgilimin ellerinden başka ne olabilir defalarca dizkapaklarından kavrayıp yenikliğin mağrur ışıltısını ve parmak uçlarıyla sıçrayıp bir yıldıza sigarasını yakacak kadar tek başına alaz donakalmış geceden ateşler içinde alınlara uzanan günahkar ellerim esirger tılsımını herşeyden ve herkesten evet herşey ve herkes uzun uzadıya bir güneş eğimince okşanan ten ellerimden başka örülmüş kaç duvarım olabilir ki benim demir levhada ’çıkılmaz’ yazısı ve ’köylü yurdun efendisidir’ beyim diye ünleyen bir ses karşı kaldırımdan geçen şehirli kızlar oğlanlar ve onların bütün köylülükleri benim ellerimden başka neye benzeyebilir öyle belirgin öyle aydınlık öyle korkunç ve unutkan ,,hey kim var orada bu hangi dilde söylenen türkünün sonu koğuşlarında kuş uçurtmayan bir hapishane tünelidir ellerim paslı konserve kutusunda ve incecik bir sızıntısında güneşin her sabah kanayıp her gece toprağına yapışan bu benim ellerim bir büyük hatıralmadır birbirini öldüren kürtler ve türkler arasında bir büyük kamp ateşi alazlandıkça sesizliklere gömülen türküden şarkıya oradan alaturkasına Afrikalıların bir buyük soluklanma bir büyük oruç bir sıçrayışla dağılacağından korkulan ellerim söylemesi ayıp olmasın devasa fakat delikanlı bir bekleyişin tam kırkaltıncı yılında derin uğultulu ormanlar sırlı kapılar ve menkıbeler ve serin çağlayıklar sevgilinin her soluğunda uyanan Hakkari sinde dünyanın bir ergenler akşamında ürpermeden savaş çığlıklarıyla çam kozalağında kuş tıkırtısını dinlemeye ayarlı bir suskunluktur ellerim ellerimin rüzgarıdır alıp giden herşeyi ağır bir yükü az önce bırakmış gibi yorgun az önce masum bir kağıtla incinmiş gibi aptal ellerim benim ellerimden başka neyim var ki siyah derisini okşarken bir çocuğun yanan yanarken titreyen titrerken ölen lehimli ellerim kadar çıplak cansimidi giyinmiş ellerimi çizeceğim şurasına akdenizin altında gümüş pırıltısı kıbrıs menekşesi sallanan koltuk koltukta yaşlı Borges ne yana yaslansa bütün bildiklerini unutacak gibi serin başka ne işe yarayabilir ki ellerim ovmasanm annemin kireçlenmiş boynunu pazen elbisesine dokunmasam orada açılmış mürdüm çiçeklerini ve oturarak namaza durduğunu görmese ellerim neye ilaç karabilir ki yok bu benim ellerim kendini anlatmaktan utanmaz yumuşak eğimli özlenen vadiler gibi güneşin kaydığı otların biricik eylencesi sönmüş yanardağların ulu göllerince ıssız ve bir ayna kadar yansıtıcı herşeyi oradan oraya seyirtirken bir yılan gibi kıvrılan kendi içine uzun uzadıya keder ellerim uzun uzadıya beklemek ,,-züleyha nın sabırlı bekleyişi kimsin. neden sesin yok. benim şu ufacık ellerimde artık ne hülyalar olabilir ki tepeden tırnağa sevgilimin elleri tepeden tırnağa birbirine karışmış ve kan durdurmaya abanmış ağır ve ıslak bir çift sargı bezi ... |
:(