AH ALEKSANDRAönce içimdeki derin kuyuya baktım, sonra gözlerinize ağır ağır indi kirpikleriniz içinize hapsettiğiniz elim kederden sizin de kalbinizin girintilerinde yuva yapar mıydı serçeler sonsuz bir serinlik için göze alırlar mıydı ölümü hışırtılı eteğinizin kıvrımlarında saklar mıydınız hüzünlerinizi serpilmesinden korkarak olmadık yerde sizi sevgiyle öpen bir gizin kendini dağıtmasını, palyoça suratıyla sokaklarda uluorta anarak isminizi kirleterek sarhoş ağızlarda istemezdiniz sevdanız anılmasın küfürlerde siz saklarken katmerli güllerin arasına alaycı gülüşler bozmasın büyüsünü her damlanın inci gibi parladığı gözlerinizde aşkınız ağlamasın öyce inceydiniz ki, daha ince pahalı bir porselenden en hassas çizgilerle işlenmişti deseniniz siz saraylarda nazenin bir prensestiniz yanlış bir sözcük bile yeterdi kızarmanıza kınından ansızın çıkan bir kılıç gibi incinirdi kalbiniz ah Aleksandra anlamadılar sizi kırbaçlar şakladı alnınızın ortasında başınızda yıldızlar döndü çocuklar ezildi görmek zorunda kaldınız suçsuz öldürülenleri ve ne yalanlarla döndüğünü dünyanın incindi ince bilekleriniz yüreğinize kapkara gölgeler indi serinliğiniz delindi nasıl hoyratça kırdılar kapınızı içeri yüzleri maskeli adamlar girdi önce kadınlığınızı unuttu hoyrat elleri sonra insanlığınızı ne olursa olsun adınız Maria, Havva, Laura siz anneydiniz Aleksandra! 10. 5. 2013 / Nazik Gülünay |
çok güzel :)
Sevgiler...