Akdeniz devrimi
üç beş adam Akdeniz’de bir masada oturduk
adam da değildik hani ne de hala çocuktuk deniz kabarıp dalgalanacaktı daha Akdeniz daha bir mavi olacaktı haylaz bir çocuk çıkarıp kuş sapanını o yuvarlak güneşi vurmasa bir sessizlik vardı masada tutup bu sessizlikle oyalanıyorduk kurcalıyorduk sessizliği yumuşak yerlerinden sessizlik bir eylemdir söyleyecek sözü olan adama ve tabi ki yaramaz çocuklara biz işte bu iki kırmızılıktan da alıyorduk biraz denizin dalga dalga biriktirdiği biz… bağırıyorduk sonra kurulmuş bütün saatler bir anda susuyorsa! vakit vakit durulan deniz yeniden dalgalanıyorsa! ey özgürlük senin bile ellerin bu ihtişam karşısında! denizden yeni çıkmış bir çocuk gibi titriyorsa! bir yanımız ağlamaya oldukça meyillidir artık küçücük bir kelime bile yeter dağılmamıza ve susmaktan yapılmış bütün bağları koparır artık amansız bir fırtına hangimiz sustuysa bin yıl sürdü sessizliği bu sessizlikten çıkarılacak bazı dersler vardı elbet dünya dönüp duracaktı mesela mesela biz umursamayacaktık bir sigaranın ateşin karşısında koyu dumanlar halinde çözülmesini ve sessizliğin tadını çıkaracaktık oturup deniz kenarında haylaz bir çocuk çıkarıp kırmızı kalemi bu öyküyü yeniden yazmasa kime küsüp gitmişti ilkbahar? şimdi hatırlamıyorum bir mevsim eksik yaşıyorduk yılları dünyanın bir yüzü karanlık bütün şehirlerinde umudu diri tutmak zor iştir insan gibi yaşamaya dair incecik bir umudu bundandı işte, kalmıyordu gücümüz aşık olmaya sevişmek bile gelmiyordu içimizden savaşmak derdi vardı, gencecikdik daha gücümüz yetiyordu herşeye ama ah bir kadını öpmek bu kadar güzel olmasa üç beş adam Akdeniz’de bir masaya oturduk adam da değildik hani ne de hala çocuktuk her nerede bir halk ayaklanıyorsa her nerede gücü herşeye yeten bir çocuk savaşmaktan yorulup soluğu bir kadının dudaklarında alıyorsa güneşin ışık ışık eksilttiği biz... artık kıyıya vurmuş her su damlası kadar görmezden gelinebiliriz |
üç beş adam Akdeniz’de bir masada oturduk
adam da değildik hani
ne de hala çocuktuk
deniz kabarıp dalgalanacaktı daha
Akdeniz daha bir mavi olacaktı
haylaz bir çocuk çıkarıp kuş sapanını
o yuvarlak güneşi vurmasa
bir sessizlik vardı masada
tutup bu sessizlikle oyalanıyorduk
kurcalıyorduk sessizliği yumuşak yerlerinden
sessizlik bir eylemdir söyleyecek sözü olan adama
ve tabi ki yaramaz çocuklara
biz işte bu iki kırmızılıktan da alıyorduk biraz
denizin dalga dalga biriktirdiği biz…
bağırıyorduk sonra
kurulmuş bütün saatler bir anda susuyorsa!
vakit vakit durulan deniz yeniden dalgalanıyorsa!
ey özgürlük senin bile ellerin bu ihtişam karşısında!
denizden yeni çıkmış bir çocuk gibi titriyorsa!
bir yanımız ağlamaya oldukça meyillidir artık
küçücük bir kelime bile yeter dağılmamıza
ve susmaktan yapılmış bütün bağları koparır artık amansız bir fırtına
hangimiz sustuysa bin yıl sürdü sessizliği
bu sessizlikten çıkarılacak bazı dersler vardı elbet
dünya dönüp duracaktı mesela
mesela biz umursamayacaktık bir sigaranın ateşin karşısında
koyu dumanlar halinde çözülmesini
ve sessizliğin tadını çıkaracaktık oturup deniz kenarında
haylaz bir çocuk çıkarıp kırmızı kalemi
bu öyküyü yeniden yazmasa
kime küsüp gitmişti ilkbahar? şimdi hatırlamıyorum
bir mevsim eksik yaşıyorduk yılları
dünyanın bir yüzü karanlık bütün şehirlerinde
umudu diri tutmak zor iştir
insan gibi yaşamaya dair incecik bir umudu
bundandı işte, kalmıyordu gücümüz aşık olmaya
sevişmek bile geliyordu içimizden
savaşmak derdi vardı, gencecikdik daha
gücümüz yetiyor herşeye ama
ah bir kadını öpmek bu kadar güzel olmasa
üç beş adam Akdeniz’de bir masaya oturduk
adam da değildik hani
ne de hala çocuktuk
her nerede bir halk ayaklanıyorsa
her nerede gücü herşeye yeten bir çocuk
savaşmaktan yorulup soluğu bir kadının dudaklarında alıyorsa
güneşin ışık ışık eksilttiği biz...
artık kıyıya vurmuş her su damlası kadar görmezden gelinebilirdik
Tahir Yaprak (kedili)
Şiirinizi ve emeğinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.