Adın sen'di
adın var mıydı senin unuttum
ben vereceğim yeni bir ad adın aşktı başka şey oldu hani derdin saçmalayacağım diye sevgi sözcükleri söyleyecekken ben de severdim o saçmalama dediklerini tekrar tekrar söyle isterdim çok uzaklardan İstanbul’dan gelirdi sesin deniz kokardı ellerin martı kanatları eserdi içimde sevginle uçardım bir ucundan boğazın diğer ucuna köprü ben olurdum boğaza sen sanırdım kıyıda balık tutanları boğaza karşı rakı yudumlayanları severdin ya rakıyı belki bu yüzden Çamlıca tepesinde bir çam altında kurardın masanı dostlarla aşka içerdin karşılaşmayı umardım vapurdan inince çıkarken yokuşlu merdivenleri bir yayınevi önünde apansız merhabanla gülümsemeyi adımı söylerdin yine tekrar tekrar senin adın sevgi derdin bir ad koyamazdım sana yakışmazdı adının yanından almak sesini sesin susuverirdi adın çıkınca göğe seni seviyorum diyemezdin sen İstanbul’dun benim için ben nasıl Anadolu’ysam hassas elli dokumla o keşmekeş dediğin kalabalıklardın o halinle severdim, elinde çay, elinde rakı, elinde kitap ne istersem yapardın bilirim istemezdim söylemek yeterdi adını adın sen’di sen 6. 4. 2013 / Nazik Gülünay |