Ester’in bir türlü anlamadığı
Ester! o ben değilim
amenna çok güzelsin gözlerin kocaman, saçların altın sarısı adam değildir seni istemeyen bir görüp bir daha özlemeyen ama dedim ya Ester! o ben değilim tamam! otur yanıma, kağıtlara dokun incecik ellerinle tamam! parmak uçlarımız değsin arada birbirine tamam! bir zamanı biraz öldürelim saat altıya kadar öldürelim sonra çıkarız bu binadan, yürürüz yoruluncaya ama Ester bakma yüzüme sarı sarı beyaz beyaz, bakma bir duygunun kadim alacaklısı gibi o ben değilim, hiç de olmadım hem hiç karşı gelmedim ben düzene olur, ona varım işte sor aklından geçenleri yalnız kimse duymasın, dikkat et sonra yine kapının önüne koyarlar bizi Ester, cevap ver! bu güzellikle nereye kadar? barda duran sarışın kadın sen miydin? bir zaman da evlenmiştik, öyle mi? sonra çocuklarımız olmuştu da, bir garson yemek siparişlerimizi almıştı, öyle mi? Ester, bizim Ester… bildiğin Leh Yahudisi… (yok, yok! bu o değil…. o sanki biraz esmerdi, biraz da sen değildin…) bütün kadınları sevebilirim Ester iyisi mi üzerine alınma sevgimi kimsesiz bir aşkı sahiplenirsin şimdi sen… iyileştirirsin beni, öyle değil mi? dörtnala atlar koşar içinde sevince bilirim durmazlar zaten durmasınlar da… onlar işte, savaş arabalarını çeken atlar beyaz ama durmadan demirden atlar… yaz sıcağıyla bedenim dağılır meydanlara kılıç, kırbaç ve gürz darbeleriyle, toplanır bir kenara benden kalan parçalar güneşin altında cam kırıkları gibi, hep insanlar… ve o hep insanlardan kalan o hep kurumuş parçalar… yani, seninle antik bir kentin kalıntıları gibiyiz Ester bir duruşu bozmadan bekliyoruz toprağın altında ancak bir arkeolog buluyor bizi ansızın, Ege’de, Akdeniz’de kitaplarda bizden bahsediyor yeni insanlar evet! üzerimize yüzyıllar süren bir kar yağıyor kar, kum ve yağmur ve fırtınalar gözüpek savaşçılar ve bazen de sıradan insanlar hepsi yavaş yavaş birbirine karışıyor işlemeli bir sütunun devamı gibi duruyorum şehrin içinde saklanıyorum da hem, kimse beni farketmiyor böylece bütün şehre kar yağıyor birdenbire gökyüzünden değilse de, üşümüş çocukların titreyen ellerinden anla atık Ester! veremem üzerimden çıkarıp bu yalnızlığı çok uzaklardan geldi yanında sadece benim olan birşeyleri getirdi (boşluğa uzun uzun bakmak ya da ne bileyim, karanlık bir sokakta tek başına oturmak) iyisi mi sen şu sessizlikten biraz al biraz kimsesizliğinden ver bana tamam! öpebilir bazen bir adam hiç tanımadığı bir kadını tamam! devlet kırk yılda bir zayıfların da yanındadır tamam! zenginlere de iyi diyebiliriz yeri gelince ama Ester, o ben değilim! hiçbir savaşı kazanamadım henüz adımın olmayışı bundan onurlu bir kılıç yarası olmadı bedenimde adımın olmayışı bundan Ester! hiç aşık olmadım ben adımın olmayışı biraz da bundan bakma böyle korkusuz durduğuma bakma ellerimdeki kana, revana bunlar Ester! bunlar kağıt kesiği… |