Baba KokusuŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ölümün rengi he siyahtır ömrün her vaktinde.. Zaman geçtikçe özlem daha da büyüyor sevdiğimiz insanların ardından geriye bir tek anılar ve isimleri kalıyor..
sewa tariyê de mı to kerda vindi ez nıka se bıkeri kami ra perskeri to zaf kuta mı vir nêzon se bıkeri astarê sodır ra ez to perskeri direga zerê mı sêmuga çeverê mı çıla zerê çe mı çıla zerê çe mı Karanlık gecede seni kaybettim. Şimdi ne yapayım kimden sorayım. Çok düştün aklıma bilmem ne yapayım Seher yıldızına seni sorayım. Yüreğimin direği.. Kapımın eşiği.. Evimin ışığı..
gizli bir coğrafyanın örtüsüydü bakışların
nemli gözlerine sinmiş hayatın zulüm kokan yaşanmışlıkları her adımda ezip geçtiğin lanet kader sürmüştü içine zehirli kanı daha kaç nefeste karardı ciğerlerin umutsuzluk dumanında giderken ellerini uzatmadan ecele vedası eksik kaldı sisli bakışlarının boğulmuşken kimsesizliğin deryasın da hıçkırık düşer bundan böyle her kelime arasına şimdi; örtüp kokuşmuş acıların üstünü bilindik korkular gömülsün toprağa ki dökülmesin olur olmaz vakitlerde göz çukurumdan yaşlar ruhu saran özlemin tarifi yokken avucundan kayan ellerin çığlığı ile irkilir ten zaman kendini aşınca başlıyormuş özlem ben hiç bir zaman boyun eğmedim hasreti boynumda taşırken kırık gülüşlerime sarıldım titrerken üşüyen yanım kim bilir her dert her gönülde ne derin ölümün adı saplanmışken boğazıma toprağa verirken ömrümün baba kokusunu suskun hıçkırıklar da çoğalıyorum s.ç |
ölümün adı saplanmışken boğazıma
toprağa verirken ömrümün baba kokusunu
suskun hıçkırıklar da çoğalıyorum